29 Şubat 2016 Pazartesi

Telgrafın Tellerine Sadece Kuşlar Mı Kondu?







Geçen hafta çok güzel bir yolculuk yaptım ve yolculuk sırasında oğlumun hediyesi olan  Stefan Zweig’in İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar” kitabını (cep kitabı) bir solukta okudum. Hepsi birbirinden etkileyici 14 hikayeden biri olan Okyanusu Aşan İlk Söz: Cyrus W. Field” öylesine akıcı anlatılmıştı ki bir kuplecik paylaşayım istedim….
 
  







Cyrus W Field, taaaa 1854 yılında, Newfounland ile İrlanda'yı yani iki kıtayı denizaltı kablosuyla birleştirme hayalini gerçekleştirmek için yola çıktığında önce kimseleri inandıramamış. Yıllarca bu hayalin peşinde pek çok badire atlatarak 28 temmuz 1858 yılında iki kıta arasındaki ilk telefon konuşmasının gerçekleşmesini sağlamış....

Times gazetesi bu haberi, “Kolomb’un keşfinden beri insanın eylem alanını böylesine genişleten, bununla boy ölçüşebilen başka hiçbir şey olmadı” manşetiyle duyurmuş ancak ilk kablo sadece üç hafta dayanabilmiş okyanusun gücüne....

Yaşanan bunca aksiliğe rağmen Cyrus W Field umudunu kaybetmemiş ve nihayet yıllar sonra 1866 yılında iki kıta bir değil iki telgraf kablosuyla birbirine bağlanmış....

Demek ki 1866 yılından sonra telgrafın tellerine sadece kuşlar değil balıklarda konmuş uzun yıllar…….







Ve günümüzde kablolar değil uydular aracılığıyla, bebekler bile son model cep telefonlarından dünyanın herhangi bir yerindeki insanla yüz yüze göz göze konuşup söyleşebiliyor, oyunlar oynayabiliyorlar....

Ama nedense uydularla  ilgili bir türkü yapılmadı henüz…..


12 Şubat 2016 Cuma

Acaba Hangisi Doğru??????

 
 




Son günlerde basılı ve sosyal medyada yapılan, Orwell ve Huxley karşılaştırılması üzerinden günümüz dünyasının koşullarının değerlendirilmesi çok ilgimi çekti…..

Aldous Huxley “Cesur Yeni Dünya” ve George Orwell “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” adlı futuristik kitaplarında yeni zamanlarda insanları bekleyen dünya düzeni ile ilgili tahminler yapmışlar ve  insanlığın mutsuz ve dejenere hale geleceğini ön görmüşlerdi…..

Bu karşılaştırmalardan yola çıkarak “binlerce yıllık tarih boyunca insanlar sanki şimdikinden daha mutluymuş” gibi bir çok yazılar yazılıyor…..

Acaba hangisi doğru??????





 

21. yüzyılda yaşayanlar diğer yüzyıllarda yaşayanlardan daha mı mutsuz??????

Başta kutsal kitaplar, ayetler, hadisler hep insanlığın daha iyi olması, dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamaları konusunda yol göstermişler.

Platon, Konfüçyüs, Mevlana gibi dünyanın dört bir yanında ve farklı yüzyıllarda yaşamış olan filozofların sözlerinden de insanlığın her zaman mutlu veya mutsuz olmak için bir çok nedeni olduğunu anlıyoruz…..








Ve tüm zamanlarda mutluluğun sırları birbirine benziyor…..

·     İçtenlik, alçakgönüllülük, karşısındakine değer verme, saygılı olma, empati duyma, olumluya odaklanma, hatalı olduğunda kabul etme, anlayışlı ve hoşgörülü olma yaklaşımlarının iyi bir iletişim için çok önemli olduğunu,

·   Hangi dilde olursa olsun konuşurken “günaydın, ne dersiniz, lütfen, teşekkür ederim, özür dilerim, rica ederim, hoşçakalın”  gibi veya benzer “sihirli sözcükler” kullanmanın gönül kapılarını açmaya yardımcı olduğunu,

·   “Siz” diye hitap etmenin, anlaşılır, açık ve net konuşmaya özen göstermenin, olumlu, yapıcı, gelişimi destekleyici olmanın, yumuşak ve sakin bir ses tonunun çatışmayı önlediğini ve işbirliğini kolaylaştırdığını,  

·       Canlı, neşeli, enerjik bir ses tonunun insanlar üzerinde olumlu etki bıraktığını,

·    Yaptığı işe gönül veren adeta adanmış olarak işini yapan ve işinin ustası olan, kişilerin saygı gördüğünü,

·     İnsanların öncelikle huzur ve güven aradığını,
 
Filozofların, şairlerin, yazarların bize ulaşan şiir, hikaye, anekdot ve kıssalarından hisse olarak alıyoruz…… 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
20. yüzyıl Türk edebiyatının önemli şairlerinden Behçet NECATİGİL’in şiiri ne kadar zariftir ve zamansızdır aslında……

Sevgilerde
Sevgileri yarınlara bıraktınız, çekingen, tutuk, saygılı,
Bütün yakınlarınız, sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden (siz böyle olsun istemezdiniz),
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi,
Kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı....
Siz geniş zamanlar umuyordunuz,
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk geçeceği aklınıza gelmezdi,
Gizli bahçenizde açan çiçekler vardı gecelerde ve yalnız,
Vermeye az buldunuz yahut vaktiniz olmadı....