Hava ısınma konusunda biraz nazlı olsa da,
baharın tüm güzelliklerini yaşıyoruz gün be gün. Rengarenk, çeşit çeşit çiçekler,
yapraklarla bezenen ağaçlar, çiçeklerin meyveye dönüşmesi....
Önce mart sonunda sakura ağaçları
çiçek açtı, beyazdan erguvan rengine değişen renge boyadılar gökyüzünü, eş
zamanlı olarak forsitya çalıları sapsarı çiçeklerle süslendiler. Her birini
dikkatle seyretmek ve incitmeden tazeliklerini koklamak inanılmaz mutluluk vericiydi….
Aşırı yağan yağmur ve rüzgar o canım çiçek
şölenini toprağa savurdu her
nisan ayında olduğu gibi.
Ardından en sevdiğim çiçek olan leylaklar
ve karanfiller açtı, meyve ağaçları çiçeklendi veeee bütün ağaçlar yemyeşil
yapraklandılar. Şimdi ise rengarenk güllerin, hanımelilerin ve ıhlamur
ağaçlarının mis kokusu sardı her yanı….
Her bahar olduğu gibi bu bahar da “kimbilir
kaç bahar daha göreceğim” hüznü kaplamıştı içimi. Amaaaa sürpriz şekilde harika
bir deja-vu ile aynı mevsim içinde ikinci kez yaşadım baharı……
İkinci bahar hep mecazi olarak kullanılır,
gerçek anlamıyla ikinci bahar bu olsa gerek….
Çünkü 19 mayıs haftasında ailece
Norveç’e tatile gittik, dağ, bayır, fyord, kasaba, şehir bir çok destinasyon
dolaşınca baharın her aşamasını tekrar büyük bir mutlulukla yaşadım. Bahar
şölenini bir yıl içinde ikinci kez görebildiğim için Allah’a şükrettim….
Güzellikleri yaşarken bol bol
fotoğraf çekmeye çalıştım, ancak hissettiklerimi fotoğraf karesine yansıtmayı
başarmam imkansız....
Bu bahar ilk defa duyduğum, daha
önce duymadığım için şaşırdığım, araştırıp öğrendiğim bir şey var. Öğrenmenin yaşı yok.......
Tüm ağaçlar evvela çiçek açar, sonra
meyvesini verir diye bilirdim bu zamana kadar. İncir ağacının çiçek açmadan meyve
veren bir ağaç olduğunu ben yeni öğrendim…..
İncir ağacı; elma, armut, şeftali,
kayısı, erik hatta zeytin, ceviz, fındık vs. gibi çiçek açmazmış meğer…..
Daha doğrusu, incir teknik olarak meyve değil, tersyüz edilmiş çiçekmiş ve
kabuğunun içine açan çiçekleri yermişiz meyve diye....