Simplexity (Simple+Complexity)
İkibinli yılların başında eşimin eğitimi
dolayısıyla bir süre Amerika’nın Baltimore şehrinde yaşamıştık. Oturduğumuz sitedeki güler yüzlü ve
misafirperver Japon komşularımızla iletişimimiz arttıkça sade yaşam biçimleri beni
çok etkilemişti. Ev eşyaları, giysileri, günlük alışkanlıkları gösterişsizdi ama
kullandıkları her şeyin fonksiyonel ve kaliteli olduğu dikkatimi çekti zamanla.
Yaklaşık
6 ay ile 2 yıl arasında değişen sürelerle lisansüstü eğitim için çeşitli ülkelerden
gelen site sakinleri (biz dahil) ikinci el otomobil ile ulaşım sorununu çözmeye
çalışırken Japonların tercihi istisnasız sıfır kilometre otomobildi. Burada
amaç olası arızalarla vakit harcamamaktı, hava atmak filan değildi tabii ki. Kısa süreliğine geldikleri bir
ülkede alışkanlıklarını terk etmemek için gözlerini kırpmadan duvar piyanosu bile
alabiliyorlardı….
Biraz araştırınca öğrendim ki, bu minimalist
yaşam felsefesiymiş.....
İlk insanlar, avcılık ve toplayıcılıkla geçindikleri
için belirli bir yere bağlı olarak yaşamıyorlarmış. Tarımla birlikte belirli bir yere bağlı olarak yaşamaya ve daha sonra endüstrinin gelişmesiyle her
şeyi biriktirmeye başlamışlar.
Toplayıcılık ve seyahat etme huyumuz çok
eskilere dayanıyor yani……
Ancak insanoğlu açgözlülüğüyle hayatını gereksiz şeylerle
tıka basa doldurup daral gelince zamanla sade, yalın, açık, kolay, hafif,
mütevazı olmanın daha değerli olduğunun farkına varmış. Kişi sadece kendisine değer katan etkinlik ve
eşyalara hayatında yer açtığı takdirde dinginlik ve mutluluğa erişebiliyormuş
meğerse….
Doğayla baş başa, ergonomik, hayatı kolaylaştıran, abartıdan gösterişten
uzak ancak son derece keyifli ve ille de içinde gizlenmiş bir kalite detayı
barındıran sade bir yaşam sürmeyi tercih edenleri son bir kaç yıldır yaptığım Norveç
ve Bodrum Gümüşlük tatillerimde gözlemliyorum.
Gözlemlerimden doğal olarak
etkilenip sadeleşmeye çalışıyorum artık.....
Sade bir hayatın tanımı, herkes için farklı olabilir. Bence “sade hayat felsefesi” demek “gönüllü olarak seçilen bir yaşam biçimi, bir bakış açısı, bir duruş” demek…..
Hayatımız üzerinde baskı oluşturan her şeyin, dozunu/yükünü azaltarak kendi istek ve alışkanlıklarımıza saygı duyabilme, değer verebilme başarısı demek….
Çevremizdeki hiçbir canlıya zarar vermeden, kadın erkek eşitliğine, çocuk ve yaşlı haklarına saygılı, hayvanlara ilgi gösteren, huzurlu ve dingin bir iletişim içinde yaptığımız her işi yararlı ve zarif biçimde yapma halidir……
En
iyisi birkaç madde halinde sıralayayım;
- Başta eşiniz, mesleğiniz ve çevrenizde
bulunan insanlar kendi seçiminiz, tercihiniz olmalı. Yaptığınız her şeyin en az
% 90’ını severek, isteyerek ve keyif alarak yapabilme imkanınız/şansınız
bulunmalı, çünkü yaptıklarımızın duygusal bir anlamı olduğunda, sevdiklerimiz
ve güvendiklerimizle paylaştığımızda kendimizi daha hafif hissederiz.
- Hayatınızı kolaylaştırmak, aradığınızı her
zaman yerinde bulabilmek için kullandığınız eşyayı aldığınız yere koyma
alışkanlığı kazanmalısınız. Obsesif- kompülsif olmadan derli toplu, düzenli
yaşayabilirsiniz…..
- Çevreye zarar vermeden üretilmiş, dayanıklı
eşyalar seçmeli, teknolojiyi esiri olmadan kullanabilmelisiniz.
- Bazen “hayır” demeyi bilmeli, omuzlarınıza
gereksiz yük almamalı, içinde olmak istemediğiniz bir durumdan
kurtulabilmelisiniz.
- Başkalarını memnun etmek ya da gösteriş
yapmak için katlanmak zorunda olduğumuz “topuklu ayakkabılar, dar, rahatsız,
çabuk buruşan ve aşırı ciddi giysiler, abartılmış kibarlık, yağcılık halleri,
mış gibi tavırlar, ergonomik olmayan gösterişli mobilyalar, işe yaramayan,
gereksiz ev aksesuvarları, belki bir gün işe yarar düşüncesiyle istiflenip
evimizi daraltan, çöp eve çeviren her şeyi” hayatımızdan çıkarabilmeliyiz.
- Az ve öz konuşmayı, gerekmiyorsa
konuşmamayı denemelisiniz. Suskunluk, sessizlik kendimize sunduğumuz bir ödül
olur bazen. Keyifli bir kenarda oturup kendimizi ve sessizliği dinleyip sükutun
altın huzuruna erişelim….
- Bazen zorlamamak ve işleri oluruna bırakmak
gerekebilir, ne demişler “baktın olmuyor bakmayacaksın, fazla kafaya
takmayacaksın”.
Bilmem anlatabildim mi.....