Yüzyıllardır
Aristo, Descartes, Marks, Nietzsche, Freud, Bergson, Gödel, Sartre, Hegel,
Camus gibi birçok bilim insanı ve filozof, derin araştırmalar yaparak insanı
tariflemeye ve yaptıklarını anlamlandırmaya çalışmışlar........
Müslüman
dünyasının filozofları, Şeyh Sadi Şirazi “İnsan, İçinde
Sayısız Endişe Taşıyan Bir Damla Kandır (Yek Katre-i Hunest ve Hezar Endişe)” diyerek İNSANI;
Mevlana
ise "Hayvan
Hayvanlığı İle, Melek Melekliği İle Kurtuldu. İnsanoğlu İse İkisi Arasında
Yalpalayıp Duruyor." diyerek İNSANIN YERİNİ tarif
etmiştir.....
Hz. Adem ve Hz. Havva’nın cennetten yeryüzüne gönderilmesinden bu yana insanoğlunun iç dünyası huzura kavuşamadı bir türlü….....
Cehennem korkusuna rağmen, bir türlü kontrol edemediği BEYNİNİN biyokimyasal aktivitelerinin esiri ve kurbanı olarak kendi türüne, diğer canlılara ve dünyaya zarar veren adeta yok etmeye çalışan tek canlı türü olma özelliğini ısrarla sürdürüyor…..
Cehennem korkusuna rağmen, bir türlü kontrol edemediği BEYNİNİN biyokimyasal aktivitelerinin esiri ve kurbanı olarak kendi türüne, diğer canlılara ve dünyaya zarar veren adeta yok etmeye çalışan tek canlı türü olma özelliğini ısrarla sürdürüyor…..
Aşk, sevgi, şefkat gibi KALBİ duygularla yoğurarak ürettiği sanat eserlerinin sevabı; verdiği zararı ve işlediği günahları affettirmeye ve insanoğlunu tekrar Cennet'e taşımaya yetecek mi….....
Sevgi kazansın derken kaybediyor muyuz? Bazen insanoğlunun vahşilikleri , acımasızlıkları artık kıyamet kopsun , dedirtiyor.
YanıtlaSilSevgili Jasmin,
Silnasıl da içimden geçen ama yazmayı unuttuğum cümleyi kurmuşsunuz.
Yüzyıllardır yapılan savaşlar, insanın insana yaptığı eziyet, kötülük, zulüm, işkence ve vahşetler.......
Okudukça, öğrendikçe, televizyon ve gazetelerde gördükçe, bazen şahit olduğumuzda insanlığımdan utanıyorum.
Allah günah yazmasın ama, insanların kötülükte sınırsızlığını öğrendikçe "artık kıyamet kopsun" diye dūşünmüyor değilim.....
Nasıl olsa kaçış yok, kopacak bir gün.....
İnsanlık Tarihi'ne göz attığımızda, zulüm, savaş, gaddarlık hep var olup gelmiş.
YanıtlaSilDüşünüyorum. İnsanın insana ettiği eziyeti idrak edebilmem sahiden mümkün olamıyor. Ortaçağ zulmünü bir kenara bırakıp yakın geçmişe, 20. yüzyıla bakalım. İlk yarısı savaşlarla geçmiş. Feci insan kıyımları... İkinci yarısı olanları toparlamakla... Geldik 21. yüzyıla... Zulüm şekil değiştiriyor, görüyoruz ki insanın insana zulmü gene bitmiyor. Bitmeyecek görünüyor.
İşte bu vaziyette bizim psikolojimize ilaç elbette sanat oluyor. Sanatın her türünün gelişmesi, insanın sevgi, merhamet, vicdan yanını kışkırtacak ve sanat kıymetlendikce insanın insana, diğer canlılara, doğaya, dünyaya, evrene zulmü bitecek diye umut ediyorum...
Kıyamet kopuyor zaten. Ölünce, al sana kıyamet... Kolay gele:)
Yine muhteşem bir yorum.......
YanıtlaSilDüşündüklerimi yazdıklarıma aktaramıyorum endişemi giderdiniz ve konuyu benden daha net ifade ettiniz.....
Budur.......
YanıtlaSilNe yaparsan yap, nasıl yaşarsan yaşa; ama gülebilmek için birini ağlatma ve çıkarların için hiç kimseyi satma
Yaaaa aynen böyle sevgili Nalan.....
YanıtlaSilHiç bir kötülüğün olmadığı,insanların birbirini ezip zarar vermediği bir dünya nasıl olurdu?Belki de çok sıkıcı olurdu.Belki de insanlararası dengenin olması için kötülüğe de ihtiyaç var.İyilik ve kötülüğün kavgası Habil ve Kabilden beri devam ediyor.Ama insan bazında da toplumlar bazında da hiç kimse kötü olduğunu,kötülük yaptığını düşünmüyor.Zihinlerinde kötüleştirdikleri ötekileri ile mücadele ettiklerini düşünüyor ve gönül huzuru ile yaşayabiliyorlar böylelikle.
YanıtlaSilÜnlü biyolog Ali Demirsoy bir makalesinde açlık korkusunun ölüm korkusundan daha önce oluştuğunu ve insanın aç kalma korkusunun ölüm korkusundan daha güçlü olduğunu söylüyor.Bunu okuyunca insanın doymak bilmez açlığının, hırsının kökeninde bu mu var? diye düşündüm.
YanıtlaSil