Bırakın bazen yakınlarınız
size küçük yardımlar yapsın.....
İzin verin, hayatınızın akışında onların da minik dokunuşları olsun....
İzin verin, hayatınızın akışında onların da minik dokunuşları olsun....
Bu minik
katkılar bazen çok işe yarar, gözünüzde çığ gibi büyüyen, aşmakta zorlanacağınız
sorunlar hemencecik sorun olmaktan çıkıverir.....
Geçen ay yazdığım “Misafir Ol
Gel Bana” yazımın fotoğraflarında görülen cupcake’leri yaparken sevgili İzmirli
ve iki genç arkadaşım yardım etmişlerdi sağolsunlar. Onlar için eğlenceli (mi acaba?) bir deneyim olmuştu, benim de
gözümde büyüyen süsleme işlemi çok kısa sürede gerçekleşmişti…..
Bu tür sömürüden uzak, samimi küçük yardımların faydası ve moral motivasyon açısından etkisi tahminimizden
çok oluyor kesinlikle….. Sizin yorgunluktan ve telaştan gergin olduğunuz
anlarda ilk yardım gibi hayat kurtarıcı oluyor…. Diğer bir faydası da kişiler
arası iletişimi ve güven duygusunu geliştiriyor…..
Özellikle yeni annelerin böyle
küçük yardımlara acil ihtiyacı var....
Ben ilk bebeğimi kucağıma aldığımda ne yapacağımı bilememiştim, üstelik 26 yaşında ve üç yıllık hekimdim....
Bebeğimi emzirmeyi, giydirmeyi, yıkamayı bilememiş, becerememiştim. Ağlayarak ve panikle annemin gelmesini beklemiştim......
Bazı şeyler sadece okuyarak öğrenilmiyor, zor durumlarda sakin olabilmek ve başarabilmek için tecrübe aktarımı, moral desteği, güven duygusu gibi ihtiyaçlarımız oluyor......
Karşılıklı sorumluluk yaklaşımıyla kurulan iki kişilik hayatlara ansızın gelen “dünya tatlısı bebeğin” ihtiyaçlarının karşılanma telaşı; yorgunluk ve uykusuzluktan bitkin genç anneleri bebeklerine karşı garip bir duygu çıkmazına sokuyor.....
Ben ilk bebeğimi kucağıma aldığımda ne yapacağımı bilememiştim, üstelik 26 yaşında ve üç yıllık hekimdim....
Bebeğimi emzirmeyi, giydirmeyi, yıkamayı bilememiş, becerememiştim. Ağlayarak ve panikle annemin gelmesini beklemiştim......
Bazı şeyler sadece okuyarak öğrenilmiyor, zor durumlarda sakin olabilmek ve başarabilmek için tecrübe aktarımı, moral desteği, güven duygusu gibi ihtiyaçlarımız oluyor......
Karşılıklı sorumluluk yaklaşımıyla kurulan iki kişilik hayatlara ansızın gelen “dünya tatlısı bebeğin” ihtiyaçlarının karşılanma telaşı; yorgunluk ve uykusuzluktan bitkin genç anneleri bebeklerine karşı garip bir duygu çıkmazına sokuyor.....
Bir yandan kendine hiç vakit
ayıramama mutsuzluğu, verilemeyen kilolar, ara verilen kariyere ve eski sakin yaşama
bir daha dönememe korkusu da eklenince biraz öfke, ardından vicdan azabı sonra yoğun
ve bağımlı bir sevgi patlaması.......
Kısaca lohusalık sendromu
diyoruz bu duruma....
Eskiden ailelerle yakın
mesafelerdeki evlerde oturulurdu ve böyle anlarda birileri yardım ederdi. Ve yarım
saatlik yardım bile bazen depresyon savıcı bir rol üstlenirdi….
Şimdi çekirdek aile zamanı….Genellikle iş ve
okuldan arkadaşların dışında hiç kimseyle iletişim kurmadan, oturduğu apartmanda
hiç kimseyle komşuluk yapmadan çevreden yalın bir şekilde yaşamanın sonucu
olarak insanlar birbirlerinden küçük ama çok değerli yardımları alamadan yaşama
mücadelesi veriyor.....
Oysa bazı akşamlar bebeğimizi güvenilir bir yakınımıza emanet edip sinemaya, tiyatroya, yemeğe gitmeye veya gün içinde spor yapmaya bazen de yalnız kalmaya ihtiyacımız var….
Oysa bazı akşamlar bebeğimizi güvenilir bir yakınımıza emanet edip sinemaya, tiyatroya, yemeğe gitmeye veya gün içinde spor yapmaya bazen de yalnız kalmaya ihtiyacımız var….
Bu tür aktiviteler kendimizi daha
iyi hissetmemizi sağlar….
Sevdiğimiz ve güvendiğimiz
insanlardan onların gönüllerini hoş tutarak yardım isteyebiliriz aslında.....
Güleryüzlü olduktan sonra
fazla çekinmenize de gerek yok….
Çünkü onlar da minnacık dünyalar
güzeli bir bebekle vakit geçirerek mutlu olurlar, yenilenirler, canlanırlar….
Bırakın bazen yakınlarınız
size küçük yardımlar yapsın.....
İzin verin, hayatınızın akışında onların da minik dokunuşları olsun....
İzin verin, hayatınızın akışında onların da minik dokunuşları olsun....