Geçen hafta çok değerli bir öğretim
üyesinin emeklilik törenine katılmıştım. Böyle törenlerde adettendir, başta
emekli olan kişi olmak üzere yakınları kürsüye çıkıp konuşma yaparlar. Özellikle
uzun yıllar beraber çalışılan mesai arkadaşları
geçmiş günlerden değişik anıları anlatırken bol bol emekli olan
kişiyi öven cümleler kurarlar.....
Ama ne hikmetse, kürsüye çıkan herkesin
anılarını paylaşırken konuşmalarını daha çok kendilerini öven cümlelerle
süslemeleri dikkatimi çekti. Hangi düzeyde olursa olsun insanın önce
kendini övmelere doyamadığını, tevazuda zorlandığını bir kez daha anladım.....
Oysa başta dinimiz olmak üzere bütün dinler, gurur ve kibri yasaklar, alçakgönüllü ve tevazu sahibi olmayı tavsiye eder insanlığa…..
Kibir, insanın kendisini olduğundan büyük görmesi, başkalarını ise kendinden küçük görerek gururlanması, tezellül ise kendini hor ve hakir görmesi, başkalarından aşağıda tutmasıdır.
Mütevazı davranışlar, insanların birbiriyle
anlaşmasına, destek olmasına ve birbirini sevmesine yardımcı olur. Kendini
övmekten kaçınan, teşekkür etmeyi bilen, takdir cümleleri kurabilen, empati
yapabilen, merhamet sahibi “alçak gönüllü ve tevazu içindeki insanlar”
huzur ve dinginlik hissederler.....
Kibirli davranışın makbul olmadığı gibi
mütezellil davranış ta pek makbul değil…..
Belki de Spinoza’nın dediği gibi
“Kendini hep küçük gören, kibirli olmaya en yakın insandır.”
Kibir ile Tezellül arasında
“Tevazu'da” dengeyi bulabilmek için Divan
Edebiyatının büyük şairi Şeyh Galib’in dizelerini okuyup düşünelim…..
Ey
dil ey dil neye bu rütbede pür-gamsın sen
Gerçi virane isen genç-i mutalsamsın sen
Secde-ferma-yi melek zat-ı mükerremsin sen
Bildiğin gibi değil cümleden akdemsin sen
Ruhsun nefha-i cibril ile tev’emsin sen
Sırr-ı Hak’sın mesele-i ısi-i meryemsin sen
Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen.
Gerçi virane isen genç-i mutalsamsın sen
Secde-ferma-yi melek zat-ı mükerremsin sen
Bildiğin gibi değil cümleden akdemsin sen
Ruhsun nefha-i cibril ile tev’emsin sen
Sırr-ı Hak’sın mesele-i ısi-i meryemsin sen
Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen.
insan fıtrat gereği böyle oluyor sanırım. ben de kibirli olmaktan nefret ederim ama geçenlerde annemin arkadaşlarıyla olan bir toplantısına katılmıştım, çok az konuşmama rağmen beni çok kibirli bulmuşlar. sonra başka bir toplantıda daha çekirdek insanlarla bir arada bulunduk. daha çok konuştum "aslında hiç de öyle biri değilmişsin, seni yanlış tanımışız" dediler. bazen böyle şeyler de olabiliyor :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim yorumunuz için.
Silİşte tam bunu söylemek istedim aslında, DENGE çok önemli.....
Bazen kendini beğenmiş, başkalarına yüz vermeyen bir eda ile az konuşarak, bazen başkalarına söz hakkı tanımayan, çok bilmiş, hep kendini öven bir eda ile çok konuşarak dengeyi bozabiliyoruz (ya da öyle izlenim verdiğimiz için karşımızdakiler bizi yanlış algılıyor).
Kibirli insanlar, bazan çok komik gelir bana biliyor musun? Ama çoğu zaman üzülürüm. Sürekli kendisini övme ihtiyacı hissettiğine göre, acaba hayatta hiç mi kıymeti bilinmemiş, kıymeti bilindiyse de acaba hiç mi dillendirilip yüzüne söylenmemiş diye düşünürüm.
YanıtlaSilgizli not- şiirin çevirisini rica etsem:)
Eveeeet, ben de bazen üzülme ile acıma arası bir duygu hissederim böyle çok övünenlere karşı....
SilŞeyh Galib'in bu şiiri 48 satırdan oluşuyor. Her bir satırı çok kıymetli. İnternette çok güzel açıklamaları var aslında....
SilHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.
“Hoşça bak kendine ki kainatın özüsün sen.
Bütün yaratıkların gözbebeği olan insansın sen”.
alçak gönüllü olmak :))
YanıtlaSilben de bekliyorum bloguma :)
Alçak gönüllü olmanın yanı sıra kendine de saygılı olmalı insan.
Silİnşallah.....
Kibir, beIe bağIanmış bir taş gibidir. OnunIa ne yüzüIür, ne de uçuIur. Hacı Bayram VeIi
YanıtlaSil