Hayat yolculuğumuzda önümüze
çıkan taşları, dikenleri temizleyip yolu açmak oldukça zahmetli ve yorucu oluyor hiç
şüphesiz.
Yaşanan zorlukların, gelmiş geçmiş tüm insanların
karşılaştığı bir durum olduğunu düşünmek, zorlukları aşmak için katlanarak
değil, sabırla ve inançla mücadele etmek olgunlaştırıyor, kemale
erdiriyor, bilgeleştiriyor insanı ve daha sonra karşılaşacağı kötü durumlarla
nasıl baş edebileceğini öğretiyor....
Zor anlar, bir bakıma insanların gerçek
karakterlerini, samimiyetlerini ortaya koyan en önemli anlar aslında.
Mağdurum, şanssızım diye
mızmızlanıp aynı durakta takılı kalmak doğru değil, bekleme yapmadan yola devam
etmek lazım.....
Bu yolculukta bize eşlik eden her
şeyle sinerji içinde olmayı hayal ediyoruz.....
Ancaaaak hepimizin istekleri ve
öncelikleri birbirinden farklı olması münasebetiyle bazen zorlanıyoruz.
Böyle zamanlarda biriktirmeden,
samimi ve sahici bir şekilde çözüm bulma isteği ve çabası göstermeliyiz,
karşımızdaki kişinin gönül sesini “iç
sesini” duymaya çalışarak.
Kırılmamak ve kırmamak için olaylar
karşısında esnek olmayı başarabilmek çok kıymetli bir tavır.
Hayatla, insanlarla, havayla,
suyla, eşyayla vs. geçinmeye gönüllü olmazsak eğer gölgemizle bile kavga
ederken buluveririz kendimizi sonra.
Bunca yoldan sonra
şunu anladım ve öneriyorum.
Size kendinizi iyi hissettiren
şeyleri seviniz.....
Olumsuz duygular en çokta onları hissedene arar veriyor, olumlu duygulara ve hissettirenlere odaklanmak gerek. :)
YanıtlaSil"Size kendinizi iyi hissettiren şeyleri seviniz....."
Yorumunuz için teşekkür ederim Esma hanım.
SilKesinlikle artık mızmızlanan ve sürekli hır çıkaranlardan uzak olmak lazım, çünkü sigara gibi, radyasyon gibi yavaş yavaş zarar veriyorlar....
"Eski bir espri vardır, bilirsiniz.
YanıtlaSilİki yaşlı kadın dağ başında bir lokantada yemek yemektedirler. Biri,
-Lanet olsun! der. Yemekler ne kadar da berbat!
-Evet, der diğeri. Üstelik ne kadar da az!
Yani, bu benim yaşam hakkındaki düşüncemin kısa bir özetidir:
Hayat yalnızlık, sefillik, acılar ve mutsuzluklarla doludur, ama keşke bu kadar kısa olmasaydı!"
Woody Allen'ın Annie Hall (1977)adlı filminden.
Yemek konusundaki anekdotunuzdan aklıma geldi, uzun fakülte hayatımda, hekim ve memur olarak çalıştığım ve halen çalışmakta olduğum işyerlerinde çıkan tabldot yemekleri eğer karnım aç ise bir kaç istisna dışında büyük bir iştah ile yemişimdir. Ama arkadaşım veya hasta/hasta yakını fark etmez bir çok insanda şahit olduğum durum şu; memnuniyetsiz bir yüz ifadesiyle yemekleri çatalla didikleyip ittirdikten sonra yemeklerin berbat olduğundan ve yapanların beceriksizliğinden söz ederler. Be mübarek sen her gün evinde dört çeşit ve çok lezzetli yemek yapıyor musun bu bir, Allah'ın nimetini nasıl didikleyip hoşnutsuz bir tavırla ittiriyorsun bu iki, bunu bulamayan binlerce insan var dünyada bu üç ve devlet sana ya bedava ya da sadece 2 liraya dört çeşit yemek sunuyor bu da dört. İnsan bir şükreder bir teşekkür eder....
SilBunu başarabilmek için her insanın bir klavuzu olmalı. Çünkü bunu deneyimleyerek öğrenmek, sindirmek, içselleştirmek çoğu kişi için çok hırpalayıcı olabilir. Bu klavuz bir dost olabildiği gibi dini bir kitap da olabilir. Kişisel gelişim ve yaşam koçlugu eğitimleri böyle bir ihtiyaçtan dolayı itibar görüyor olabilirler mi acaba. Herneyse sadece bakış açımızı bahsettiğiniz açıya ayarlayabilmemiz bile yaşanacakların pozitife katkısını arttıracaktır diye düşünüyorum.
YanıtlaSilÖlümden başka her şeyin bir şekilde çaresinin bulunabileceği ve ölümün kaçınılmaz olduğu dünya yolculuğumuzda en büyük yardımcılarımız sevgi, hoşgörü, gayret, sabır, şükür....
YanıtlaSilBütün dini kitaplar bu şekilde yol gösteriyor.
Yaşam koçları, giderek bireyselliğin önem kazandığı, insanların yalnızlığı tercih ettiği günümüzde enerji destekleyici istasyon görevi yapıyorlar.