30 Ocak 2015 Cuma

İyi ki Varsın




 
Çocukluğumuzda sevdiklerimizin başımızı okşaması, aferin sana demeleri bizim için ne kadar çok önemliydi. Uslu durduğumuz, kardeşlerimizle gürültü yapmadığımız, oyuncaklarımızı dağıtmadığımız, yemeklerimizi düzenli yediğimiz zaman bu aferini alırdık.
Okula başladıktan sonra arkadaşlarımızla iyi geçinip derslerimize çalıştığımız zaman, sınav başarımız yüksek olduğunda ebeveynlerimiz ve öğretmenimiz tarafından “beğenilen çocuk” olmanın mutluluğunu yaşardık.
Büyüdük, yetişkin olduk. İş hayatımızda  başarılı işler yaptık, evimizde güzel yemekler pişirdik, sofralar hazırladık, bu defa  ”eline sağlık, güzel olmuş, iyi ki varsın” sözlerini bekler olduk.
İnsan olmanın fıtratında olan bir duygu ”beğenilmek ve takdir edilmek”.
Hepimizde iltifat edilmesini bekleme duygusu, az veya çok miktarda ama mutlaka var……
Size söylenmiş bir takdir sözünü hatırlıyor musunuz? Hangi davranışınızda? Kim takdir etti? Neler hissettiniz? Sizi takdir eden kişiye karşı hangi duyguyu hissettiniz? Takdir edilen davranışınızı tekrar etmek ister misiniz?
  


Peki biz iltifat etmeyi, takdir etmeyi, olumlu geri bildirimde bulunmayı, tatlı dilli güler yüzlü olmayı ne kadar becerebiliyoruz, ne kadar uyguluyoruz???????
Çevremizdeki insanlarla iletişimimiz sırasında  “elinize sağlık, çok güzel olmuş, çok yakışmış,  sizi kutluyorum, çok başarılısınız, bu kadar gayretli olmanızı takdir ediyorum, çalışkansınız, size katılıyorum (haklısınız)”  benzeri  "sihirli sözcükleri" ne sıklıkta kullanıyoruz?????
Eminim yetersiz miktarda. Çünkü “seversem şımarır” korkusuyla çocuklarını uykuda seven bir neslin evlatlarıyız. Çok şükür bizim nesil evlatlarını uyanıkken de doya doya kokluyor, öpüyor, seviyor….
Aman şımartmayayım, havaya girmesin duygusuyla çevremizdekilere iltifat etme konusunda kesinlikle cimri davranıyoruz. Eleştiri yapma, beğenmeme konusunda ise hepimiz çoooook bonkörüz. Oysa  "İnsan iltifata susuzdur" der Cemil Meriç.


Şüphesiz ki  bu takdir etme, iltifat etme yeteneğimizin, alışkanlığımızın  gelişememesine, televizyon kanallarında yayınlanan yarışma ve  reality show programlarındaki geri bildirimlerin hakaret düzeyinde olmasının katkısı çok fazla.   Bu programlarda değil iltifat etmek, eskiden insanların nahifçe düşünerek birbirine söylemekten çekindikleri konuları en acıtıcı kelimelerle seslendirmek, hatta hakaret etmek bir gereklilik, bir özgüven kriteri adeta.
Oysa yarışma programında veya herhangi bir durumda, geri bildirim verirken önce olumlulardan başlanmalı daha sonra geliştirilmesi gereken noktalar belirtilip yargılayıcı değil destekleyici, tanımlayıcı ve yapıcı önerilerde bulunulmalıdır.
Aksi halde, o programlara çıkan ve eleştirilen gencecik insanların yaşam doyumları yani  “kendilerini iyi hissetme hali” zedelenmiş oluyor. Maya Angelou’nun söylediği gibi; insanlar onlara  ne söylediğinizi unutabilirler, insanlar onlara ne yaptığınızı da unutabilirler. Ama insanlar, onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar.
Mümin Sekman’ ın “Hayat Bilgesi” kitabında ise, Oprah Winfrey’e ait bir bölümde şöyle yazıyor, “25 yıl boyunca her gün insanlarla konuştum. Bu süreçte, insanlık deneyimimizde ortak bir payda olduğunu öğrendim. Her röportajda yeniden keşfettiğim bu ortak payda, hepimizin kabul görme isteği.
Anlaşılmak ve onaylanmak istiyoruz. Kariyerim boyunca 35 binden fazla röportaj yaptım. Kamera kapandığı anda herkes şunu soruyor; “İyi miydim?” Bunu Başkan Bush’ tan da, Obama’dan da, Beyonce’den de, kahramanlardan da, ev hanımlarından da, suçlulardan da duydum. Hepsi şunu bilmek istiyor: “İyi miydi? Beni duydun mu? Beni gördün mü? Söylediğim şeylerin senin için bir anlamı var mı?”
  

 

Bu konuda bir hayalim var, televizyonda yarışmacıların birbirlerini acımasızca eleştirmeyeceği, en kibar davrananın ve en çok iltifat edenin kazanacağı, jüri üyelerinin kırmadan, ağlatmadan olumlu geri bildirimlerle yarışmacıları geliştireceği bir yarışma. Biraz ütopik bir hayal ama, herşey hayal etmekle başlar..........

George Bernard Shaw’ın sözleriyle bitirmek istiyorum. “İşleyebileceğiniz en büyük günah, başkasından nefret etmek değil, ona kayıtsız kalmaktır. İnsanlık dışı olmanın özü nefret değil kayıtsızlıktır”.  

Bol bol iltifat edeceğiniz ve alacağınız günler dileğiyle.............




5 yorum:

  1. İyi ki vardın,iyi ki varsın ve hep olacaksın...

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkürler, benim canım Jasmin'im. Her zaman zarif ve anlayışlı bir hanımefendi olmayı nasıl başarıyorsun? Sadece çocuklarına yemek yediren anne aslan kükremelerin beni şaşırtıyor. Pardon yükselen burcunuz aslan mıydı acaba?

    YanıtlaSil
  3. Blog yoluyla geri bildirim vermek pek keyifli. Önce olumlular.,,,,,,,,

    YanıtlaSil

.