9 Nisan 2015 Perşembe

Lucid Dreaming (Rüya İçinde Rüya) ??????







 
Ayşe Arman’ın 05.04.2015  tarihinde Hürriyet Pazar ekinde yayımlanan M.Ü röportajında, özellikle bir soru ve cevabı çok ilgimi çekti……
A.A: Siz birini işe alırken, "Rüyalarını istiyorum!" der mişsiniz. Bu da biraz fazla değil mi?
M.Ü: Değil! Benim hoşuma gitmeyen bir profil var: "Saat 6 oldu, şalteri kapattım. Hadi bana eyvallah. Yarın sabah serviste de uyurum. İşe gelince önce bir kahvemi içerim, uykum açılınca da işe başlarım..." Ben gerektiğinde 24 saat iş düşünebilen insanlarla çalışmak isterim. Her zaman değil ama bazen de iş, rüyasına girsin! Bunu niye söylüyorum? Çünkü benim rüyalarıma da giriyor. Geçen gece uyandığımda mesela bir baktım, ingilizce bir şeyler anlatıyorum. Ertesi gün toplantı vardı, "şöyle bir konuşma yaparım" diye düşünmüştüm yatarken. Rüyamda o konuşmayı yapıyordum.
Bu paragraftan anladığıma göre; M.Ü ekibindekilerin gönülsüz ve mutsuz çalışmalarını istemiyor. Gönülden işini seven, tüm benliğiyle işine konsantre, mutlu işkolikler olmalarını bekliyor…….. 
Hayalcinin Arkadaşı bloğunda 19 Ocak 2015  tarihinde yayımlanan “İşinizi seviyor musunuz????” başlıklı yazımda; bu durumu “Oradasın ama samimiyetin yok, aklında hep başka şeyler, adanma duygusundan yoksun, hep eksik olma durumu. Terfi ve para artışı bile bu aidiyeti sağlamaya yetmez, sürekli bir beğenmeme, eleştirme ve mızıklama içinde günler geçer. Böyle kişiler ile aynı ekipte çalışmaktansa onların işini yapmaya bile razıyım. Onlar için Allah işlerini sevme sevinci versin diye dua ediyorum sadece.” sözleriyle ifade etmiştim.
Tüm sektörlerin çalışanlarında mutlaka olması gereken duygu “aidiyet duygusu”…… Ama üst yöneticiler ekiplerinde, aidiyet duygusundan fazlasını yani adanma duygusu güçlü ve Garcia’ya mektup götüren Rowan’ların olmasını isterler. Askerlik, pilotluk, öğretmenlik, hekimlik gibi bazı mesleklerde çok güçlü olan bu duygu, tüm sektörlerin çalışanlarından beklenebilir mi?  
Saat 6’da şalteri kapatmayan, hadi bana eyvallah demeyen, işe gelince önce bir kahvemi içerim, uykum açılınca da işe başlarım demeyen, işi rüyasına giren çok insan var mıdır?
Kimlerin işi rüyasına girer acaba?
Diye düşünürken rüyalara daldım……………

 
 

  





Önce işi rüyasına girip başarılı olmuş ünlüler var mı diye bakındım. Tarihte, Alman kimyacısı Friedrich August Kekule, Nobel fizik ödüllü Danimarkalı fizikçi Niels Henrik David Bohr, Elias Howe, Otto Loewi gibi birçok bilim insanının keşif ve buluşlarını rüyalarında gördükleri ilginç olaylar sayesinde gerçekleştirdiğini öğrendim.

Rüya nedir? sorusuna  cevap aradım sonra…….

Aslında bu sorunun kesin ve tatmin edici bir cevabı yok galiba….. Rüyada gördüklerimizin ne anlama geldiği, kişiyi nasıl etkilediği konusunda çalışmalara hala devam ediliyor……..

Rüya, Arapça’da “ra-e-ye” fiil kökünden “uykuda bir şeyi görmek”, isim olarak da “uykuda görülen şey” demek. Rüyada iken bütün gördüklerimizi gerçekmiş gibi yaşarız ve hissederiz. Uykudan uyandığımızda ise gördüklerimizin gerçek olmadığını, bir hayal olduğunu fark ederiz.

Bilimsel olarak uykunun rüya görülen kısmında hızlı göz hareketi (Rapid Eye Movement) olması nedeniyle rüya görülen evreye kısaca “REM Evresi” deniyor. Uykuya daldıktan yaklaşık 70-90 dakika sonra ulaşılan bu evrede görülen rüyaların süresi 9 dakikayla 28 dakika arasında değişiyor ve normal bir uykuda yaklaşık bir buçuk saatte bir REM evresi tekrarlıyor…..

Kur'ân-ı Kerîm'de Yûsuf 12/5, 43, 100; İsrâ 17/60; Sâffât 37/105 ve Feth 48/27 surelerinde Hz. İbrâhim, Hz. Yûsuf ve Hz. Peygamber'in gördüğü rüyalardan söz edilmektedir. Hadis-i şeriflerde ise rüyanın insan hayatındaki yerine ve önemine çeşitli defalar temas edilmiştir. Hz. Peygamberimiz (sav) hadislerinde şöyle buyurmuştur; “Sizden biriniz sevdiği bir rüya görürse o Allah'tandır. Bunun için Allah'a hamd edip rüyasını söylesin” ve  “Rüya üçtür. Allah tarafından olup müjde veren salih rüya, üzüntü verip şeytandan gelen rüya ve insanın kendi kendine bir şeyler söyleyip tasavvur ettiğinden meydana gelen rüya.”

İslam bilginleri, rüyaları ruhun uykuda misal alemini seyretmesi ve bu esnada gördüklerini uyanınca hatırlaması şeklinde açıklamaktadır. İnsan ruhunun kainattaki bütün gerçekleri idrak edebileceğini fakat dünya işleriyle meşguliyetin ruhun önünde bir takım perdeler oluşturduğundan dolayı bunu tam olarak başaramadığını,  uyku halinde ise; bu perdelerin zayıflaması veya kalkmasından dolayı ruhun bir takım gaybi (akıl ve beş duyu ile algılanamayan) gerçekleri kavrayabildiğini söylerler........ 
 

 

 
 
 
 
 

Psikanaliz alanındaki çalışmalarıyla bir asra damgasını vuran Sigmund Freud’a göre rüya bilinçaltını işaret eder. Kişi hapsettiği duygularını bilinçaltına atar ve orada tutar. Freudyen teoriyle güçlenmiş temelinin yanında mitoloji, din ve felsefe alanlarında derin bir bilgiye sahip analitik psikanalizin kurucusu Carl Gustav Jung ise “Bir rüya bilinçli davranışa belirleyici bir öğe olarak yerleştirilmesi gereken bir gerçekliktir ve bu yüzden gerekli ciddiyetle ele alınmalıdır” der.  Jung’a göre rüyalar kolektif bilincin birer simülasyonudur. Birbiriyle ilgisiz gibi görünen olayların aslında bilmediğimiz bir bütünün parçaları olduğu için eşzamanlı meydana geldiğini söylemiş, kişinin çok yakın hissettiği birinin,  mutluluk, sıkıntı, üzüntü gibi yaşadığı her türlü duyguyu rüyalar aracılığıyla yaşadığı ve uyandıktan sonra gördüklerinin gerçekleştiğini öğrendiği “haberci rüyaları” buna örnek göstermiştir.

 






Rüyalara dalmışken Christopher Nolan tarafından yazılan ve yönetilen bilim kurgu Inception (Başlangıç)-  2010 filmini anmadan olmaz.  
Başlangıç, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmayı ve onları çalmayı anlatan etkileyici senaryosu ve muhteşem görselliğiyle unutamadığım, rüya kavramını tartışmaya açan film…..  
Filmde, bir insanın zihninde yatan her şeyi öğrenmek ve onun beyninin en derin noktasına ulaşmak için rüya içinde rüya, tekrar bir rüya, sonra bir rüya diye dördüncü boyuta geçmeleri nefes kesiciydi.
Rüya içinde rüya “lucid rüya” (Lucid Dreaming) yani rüya görürken rüyada olduğumuzun farkında olmak sonra rüyamızın bu farkındalıkla devam etmesi diyebiliriz. Aslında hepimizin ara sıra yaşadığı bir rüya şekli. Rüyamızda bir kabus görürken bunun aslında bir kabus olmadığının farkına varıp uyanmak, tekrar uykuya dalıp aynı veya benzer bir rüya görmek ve yine aynı farkındalıkla uyanmak……
Çocukluğumdan beri, ağır grip olup ateşim 39 dereceye yükseldiğinde  aynı lucid rüyayı görürüm ve o bildik rüyayı yeniden görebilmek umuduyla ateş düşürücü ilaç içmem........



 
 
 
  
 
Rüyalarla ilgili yapılan araştırmaların sayısı bir hayli artmış ve çeşitli açıklamalar getirilmiş olmasına rağmen, herkesin kişisel tecrübe ve duyumundan yola çıkarak bir tahminde bulunması nedeniyle henüz modern bilimin açıklamaları sınırlı kalmakta. Hatta bilim insanları rüyalar çözülürse insanın kompleks yapısına dair birçok şeyin de açıklanabileceğini  söylüyorlar……..


11 yorum:

  1. Çok güzel ve bilgilendirici bir yazı olmuş.İnan tek solukta okudum.Kalemine ( eline )sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Ayrıca o bildik rüyayı da merak etmedim desem yalan olur....

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Jasmin,
    iltifatınız için teşekkür ederim.
    Grip olduğumda gördüğüm lusid rüyayı yüzyüze görüştüğümüz zaman anlatayım.
    Yazarak anlatırsam "hayırdır inşallah" demeyen olur belki......

    YanıtlaSil
  4. Önce tüm yazıyı tüm hevesimle okuyordum ki, son fotoğrafa takıldım.
    Nisan ortasındayız, hava feci soğuk.
    O fotoğraf yeni mi çekildi, yoksa rüya mı görmekteyim:)

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Hayal Kahvem,
    Yazıyı beğendiğiniz için???? teşekkür ederim.
    Sözünü ettiğiniz fotoğraf bir rüya fotoğrafı gibi zaten. Buradan çok uzaklarda bir yerde çekilmiş olamaz mı?

    YanıtlaSil
  6. Yazını yeni okudum. İşlerimizin rüyalarımızı bile ele geçirecek kadar hayatlarımızın orta noktasında olması nasıl olurdu merak ettim bir an. Ama olsun da istemem nedense. Bir de öğretmenim kaç yıllık. Rüyalarımda hep geziyorum. Belki de yanlış meslekteyim. Kutsal bir görevde olup hayatımın merkezinde bunun olmaması acı bir şey tabi ki. Eğitimde ki bir çok sorun, içinde bulunduğum okul ve sorunları, insan faktörü vs. vs. o kadar çok yordu ki beni. İlk zamanlarda ki heyecan nerde şimdi diyorum ..

    YanıtlaSil
  7. Sevgili Buket,
    duygularını tüm samimiyetinle öyle güzel ifade etmişsin ki......
    Bazen çalıştığımız iş yerinde maruz kaldığımız kişisel kaprisler, mobing ve fiziksel şartların yetersizliği gibi sorunlar bizi tüketiyor hayatımızdan bile bezdirebiliyor. Meslek hayatımda birden çok defa travmatik kişilerle çalışma şanssızlığım oldu. Çok üzüldüm çoooooook. Allah büyük. Yine yeni yeniden enerjimi toplayıp heyecan duydum. Veni, vidi, vici.......İşkolik olma duygusunu canlı tutmak bana mutluluk veriyor. Bilmiyorum neden?

    YanıtlaSil
  8. kutluyorum çok güzel ve bilgilendirici yazıyorsunuz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Nalan hanım. Beğenmenize sevindim..........

      Sil
  9. Bu yazıları kesinlikle bir kitapta toplamalısın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Sarı Mavi,
      yazılarıma yapacağınız yorumları merakla bekliyorum.
      Beğenileriniz beni çok sevindiriyor. Kısmet artık, bir matbaaya bastırıp sevdiğim insanlara hatıra olsun diye dağıtabilirim.İmzalayıp vermek pek havalı olur di mi.....
      Ankara'da bldiğiniz iyi ve ucuz basacak bir matbaa varsa adresini verir misiniz.....

      Sil

.