Salı günü (31.03.2015) yaşadığımız elektrik
kesintisini, ilk anda sadece kısa süreli ve lokal olarak
düşündük..... Çünkü on yıldır böyle bir şey yaşanmamıştı, nadiren ve sigorta
atması benzeri basit bir nedenle olan elektrik kesintileri en fazla on
dakika sürer, hemen normal hayatımıza dönüverirdik..... Ancak bu
sefer kesinti uzayınca, sadece bizim mahallemizde, bizim şehrimizde
olmadığını, bir çok ilimizde aynı anda kesinti olduğunu öğrenince ve
sürenin belirsizliği hepimizde ciddi bir telaşa yol açtı.........
Elektriksiz, internetsiz ne yapardık???????
Allahtan bir kaç saat sonra sorun giderildi de
elektrikli, akıllı telefonlu, internetli ve sosyal medyalı dünyamıza geri
dönebildik..... Bu sayede elektriğe ve teknolojiye ne kadar bağımlı
olduğumuzu, onlar olmadan yapabileceğimiz şeylerin ne kadar sınırlı ve bize
yetersiz olacağını düşünme fırsatımız oldu........
Bizim yaş jenerasyonumuz, çocukluğunda akraba
ziyaretlerine gittikleri elektrik olmayan köy evlerinde gaz lambası ile akşam
yemeği yiyip ebeveyn sohbetleri dinlemiştir mutlaka. Yani birazcık
bağışıklığımız var, bir süreliğine de olsa elektriksiz vakit geçirebilmeye. Ama
bugünün gençleri sudan çıkmış balık gibi oldular bu birkaç saatlik elektrik
kesintisinde…..
Elektrik önemli, hem de çok önemliymiş. Kıymetini
anlamış olduk bir kez daha.....
Bir
varmış, bir yokmuş...... Eski çağlardan beri farkına varılmasına rağmen, elektriğin
ve ampulun icadı çok gecikmiş aslında.... 1800’lü yılların son çeyreğine kadar
yani 135- 140 yıl öncesine kadar ne ampul ne elektrikli aletler varmış…....
İnsanoğlu yüzyıllarca elektrik ve teknoloji olmadan nasıl yaşamış ve nasıl sadece insan gücü, hayvanlar ve mekanik araçlarla medeniyetler kurulmuş diye düşünmeden edemedim.......
Ortaokul yıllarımda okuduğum, hayal dünyamı ortaya çıkaran, geliştiren serüvenlerle dolu Jules Verne kitaplarını hatırladım birden.
O kitaplarla başlayan ve sonraki yıllarda tarih kitabı veya tarihi roman okurken oynamayı sürdürdüğüm, yüzyıllar öncesiyle bugün arasında hayali yolculuk yapıp, "hikayenin tarihi ile günümüzde aynı olan şeyleri bulma ve aynı duyguları hissetme" oyunum aklıma geldi. Hava aynı, su aynı, çiçek aynı, ağaç aynı, elma aynı, kilim aynı, yün yastık aynı. Öyleyse su içerken, elma yerken, çiçeği koklarken, ağacı seyrederken onlarla aynı duyguları hissediyorum diye düşüncelere dalmışlığım, hayaller kurmuşluğum çoktur. Bu noktadan çıkarak empati yapmaya çalışıp, insan davranışlarının yüzyıllarca uzaktan benzerliğine çok şaşırmışımdır......
Daha sonra "hikayenin tarihi ile günümüzde farklı olan şeyleri bulma" ile oyunuma devam ederim. Tarihin anlı şanlı hükümdarlarının, krallarının, kraliçelerinin, romanlardaki kahramanların bugün kullandığımız sıradan bir aleti bile bilmedikleri düşüncesiyle kendimi daha şanslı hissederim. Haksız mıyım ama, o çok güçlü kudretli krallardan, zengin insanlardan çok daha gösterişli oyuncaklarımız var bugün……
Beni en şaşırtan şey ise, tekerleğin icadından (Sümerler MÖ 3.500) sonra dönüm noktası olan buhar makinesinin icadına (1698'de Thomas Savery - 1777’de James Watt) kadar geçen sürenin çok uzun olması……
Buharlı motorlar, 1787 yılına kadar sadece su pompalarını ve tekstil makinelerini çalıştırmak için kullanılmış. 1800’lü yılların ilk çeyreğinde, buhar makinesiyle çalışan gemiler ile yolculuk başlayınca; Jules Verne fantastik hayaller kurup Balonla Beş Hafta (1863), Dünyanın Merkezine Yolculuk (1864), Denizler Altında Yirmi Bin Fersah (1870), Seksen Günde Devr-i Âlem (1873) kitaplarını yazmış……
İnsanoğlu yüzyıllarca elektrik ve teknoloji olmadan nasıl yaşamış ve nasıl sadece insan gücü, hayvanlar ve mekanik araçlarla medeniyetler kurulmuş diye düşünmeden edemedim.......
Ortaokul yıllarımda okuduğum, hayal dünyamı ortaya çıkaran, geliştiren serüvenlerle dolu Jules Verne kitaplarını hatırladım birden.
O kitaplarla başlayan ve sonraki yıllarda tarih kitabı veya tarihi roman okurken oynamayı sürdürdüğüm, yüzyıllar öncesiyle bugün arasında hayali yolculuk yapıp, "hikayenin tarihi ile günümüzde aynı olan şeyleri bulma ve aynı duyguları hissetme" oyunum aklıma geldi. Hava aynı, su aynı, çiçek aynı, ağaç aynı, elma aynı, kilim aynı, yün yastık aynı. Öyleyse su içerken, elma yerken, çiçeği koklarken, ağacı seyrederken onlarla aynı duyguları hissediyorum diye düşüncelere dalmışlığım, hayaller kurmuşluğum çoktur. Bu noktadan çıkarak empati yapmaya çalışıp, insan davranışlarının yüzyıllarca uzaktan benzerliğine çok şaşırmışımdır......
Daha sonra "hikayenin tarihi ile günümüzde farklı olan şeyleri bulma" ile oyunuma devam ederim. Tarihin anlı şanlı hükümdarlarının, krallarının, kraliçelerinin, romanlardaki kahramanların bugün kullandığımız sıradan bir aleti bile bilmedikleri düşüncesiyle kendimi daha şanslı hissederim. Haksız mıyım ama, o çok güçlü kudretli krallardan, zengin insanlardan çok daha gösterişli oyuncaklarımız var bugün……
Beni en şaşırtan şey ise, tekerleğin icadından (Sümerler MÖ 3.500) sonra dönüm noktası olan buhar makinesinin icadına (1698'de Thomas Savery - 1777’de James Watt) kadar geçen sürenin çok uzun olması……
Buharlı motorlar, 1787 yılına kadar sadece su pompalarını ve tekstil makinelerini çalıştırmak için kullanılmış. 1800’lü yılların ilk çeyreğinde, buhar makinesiyle çalışan gemiler ile yolculuk başlayınca; Jules Verne fantastik hayaller kurup Balonla Beş Hafta (1863), Dünyanın Merkezine Yolculuk (1864), Denizler Altında Yirmi Bin Fersah (1870), Seksen Günde Devr-i Âlem (1873) kitaplarını yazmış……
Ve Elektrik İcad Edildi
Elektriğin icadı aşamalarında 1800'lü yıllarda bir çok bilim adamı rol
almış, 1873’te Zénobe-Théopline Gramme elektrik enerjisinin hatlar
aracılığıyla etkin bir biçimde iletilebileceğini göstermiş. 1880’de Thomas
Edison’un ampulü keşfiyle elektrik enerjisi aydınlatmada kullanılmaya
başlanmış.
Nikola Tesla (1856-1943), elektrik üzerine sayısız deney yapmış,
elektriğin kablosuz taşınabilmesi, alternatif akım, uzaktan radyo
kontrolü, hidroelektrik santral gibi bir çok buluşa imza atmış 20.
yüzyılın en önemli dahilerinden biridir.....
Ardından elektrikli makinelerinin icat edilmeleri hız kazanmış….
Radyo 1898 yılında (Marconi) ilk defa gemiden sahile
haberleşmek için kullanılmış, ilk televizyon görüntüsü 1926 yılında (John
Logie Baird), renkli televizyonun ABD'de geniş kitlelerce kullanımı
ise 1960'lı yıllarda gerçekleştirilmiş.
Gelelim yakın tarihimizdeki gün be gün şahit olduğumuz her gün yeni bir yeniliğe ayak uydurmaya çalıştığımız icadlara…..
Kablosuz
telefon
sistemi GSM (Global System for Mobile Communications) teknolojisi 1973
yılında (Martin Cooper)
geliştirilmiş ve ilk SMS 1992 de ise gönderilmiş. 1991 yılında cep telefonu
üretilerek ilk görüşme yapılmış.
Amerikan
ordusunun güvenlik amaçlı iletişim ağı Arpanet ile 1969 yılında gönderilen ilk
e-posta iletisi “QWERTYUIOP”. Bilim adamları (özellikle Vinton Cerf) bu
iletişim ağını bilgisayarlar arasında veri transferi için 1970
yılında kullanmaya başlamış ve 1973-1978 yılları arasında TCP/IP geliştirilen protokol
ile dünyanın her yerinden internete bağlanmaya izin verilmiş. Bilgisayarla sağlanan, uluslararası bilgi iletişim ağı internet, hangi kullanıcının hangi makinede olduğu bilgisini ayırmak için @ sembolü (Ray Tomlinson) ve bilgi paylaşımında bir devrim olan www (world wide web) oluşumu bugün milyarlarca insan tarafından kullanılıyor.
10 Mart 1876 tarihinde ilk telefon görüşmesi (Graham Bell) yapıldığında 19. ABD Başkanı Rutherford B. Hayes'ın “Çok güzel bir buluşa benziyor ama Tanrı aşkına bunu kim, niye kullanmak istesin ki?” yorumu aklıma geldi birden ve bugün yaşasaydı telefonsuz durabilir miydi acaba dedim içimden.......
İnternet üzerinden arama motorlarının en ünlüsü Google 19 Ağustos 2004 tarihinde (Larry Page ve Sergey Brin), şu anda dünyanın en fazla ziyaret edilen sosyal paylaşım sitesi olan Facebook 4 Şubat 2004 tarihinde (Mark Zuckerberg) kuruldu. Gençlerin ve bağımlılarının sanki dünya kurulalı beri varmış, onsuz yaşanamazmış zannedebilecekleri Facebook'un şu anda 1 milyardan fazla kullanıcısı bulunmakta........
Fotoğraf paylaşma programı Instagram Ekim 2010'da, akıllı telefonlar için geliştirilen, platformlar-arası çalışma özelliğine sahip bir mesajlaşma uygulaması WhatsApp Messenger (Biran Acton ve Jan Koum) Ağustos 2012 hayatımıza girmiş.
Bilim kurgu kitaplarında ve çocukluğumuzdaki TV dizilerinde uzaya yolculuk, ışınlanma, zaman makinesi, robotlar filan hayal edilirdi ama dünyanın en büyük kütüphanesi, bilgi deposu ve bilgi iletişim ağı internet ön görülmüş müydü? Hiiiiiç hatırlamıyorum......
Her şey son 100 yılda hatta son 30 yılda inanılmaz bir
hızla gelişti. Vallahi iyi uyum sağlıyoruz her yeniyi öğrenmeye. Ortanın
üzerinde gelir düzeyinde olan ailelerin bile uzun yıllar sadece radyo,
buzdolabı sonra merdaneli çamaşır makinesi, siyah beyaz televizyon ve ahizeli
telefon gibi elektrikli ev araçları vardı. Bu evlere doğmuş olup
teknolojik gelişime uyum sağlayan bizim yaş gurubundan herkese hayranlık
duyuyorum.....
Bakalım daha neler icat edildiğine şahit olacağız ömrü hayatımızda, hadi hayırlısı....
Bakalım daha neler icat edildiğine şahit olacağız ömrü hayatımızda, hadi hayırlısı....
Işınlanma,
klonlanma, zamanda yolculuk makineleri bulunacak mı acaba?
Gelelim benim fantastik hayalime…. Zaman makinesi icat edilmiş ve bugün kullandığımız teknoloji harikaları ile "bir kaç dakikalığına" tarihin anlı şanlı hükümdarlarını, krallarını, kraliçelerini, romanların kahramanlarını ziyaret edip onları şaşırtıyorum...... Belki bir gün olur mu ki?
Gelelim benim fantastik hayalime…. Zaman makinesi icat edilmiş ve bugün kullandığımız teknoloji harikaları ile "bir kaç dakikalığına" tarihin anlı şanlı hükümdarlarını, krallarını, kraliçelerini, romanların kahramanlarını ziyaret edip onları şaşırtıyorum...... Belki bir gün olur mu ki?
Ali baba ve kırk haramiler masalındaki “açıl
susam açıl” sözleriyle, bugün hepimizin çok alışık olduğu asansörün ve otomatik
kapıların açılmasının; yine masallarda sevdiği kişiyi gösteren
"fanuslar" ile kilometrelerce uzaktaki kişilerle yüzyüze görüşme
yaptıran tango, skype programlarının benzerliği şaşırtıcı değil mi sizce?
Alaaddin'in "sihirli lambası" belki de zaman
makinesi olamaz mı?
1899
yılında "Artık yeni hiçbir şey yok. İcat
edilebilecek her şey icat edildi"
diye konuşan Amerika Patent Dairesi Başkanı Charles
Duell'in bugün hayret verici bulunması gibi "Zaman makinesi
icat edilmeyecektir çünkü eğer gelecekte icat edilmiş olsaydı şu anda
bizim gelecekten turistlerin akınına uğramamız
gerekirdi" diyen
kişi de bir gün hayret verici bulunacak mı?
Şahane bilgilendirme yazısı olmuş Hayalcinin Arkadaşı. Neler yazmışsın böyle?
YanıtlaSilMüthişsin!
Uçuk kaçık hayallerimi paylaşırken "destekli atayım" bari diye düşündüm....
YanıtlaSilNeler öğrendik böyle :)
YanıtlaSilBiraz ondan biraz bundan "ortaya karışık" (little, little in the middle) oldu ama kusura bakmayın artık.
YanıtlaSilGeçmiş zamana yolculuktan ziyade gelecek zamana yolculuk yani ışınlanma olayı bana yakın geliyor.Kağnı ile yapılan yolculuklardan jetlere doğru düşününce zaman gitgide kısalıyor.Bir de çizgi film Jetgiller vardı ve görüntülü konuşma yaparlardı.O zamanlar ne kadar uçuk ve inanılmaz gelirdi.
YanıtlaSilYine temkinli davranacağım. Bilmediğim geleceğe ışınlanmak yerine en azından tarihi olaylarını bildiğim geçmişe yolculuk daha cazip geliyor bana, sevgili Jasmin.....
YanıtlaSilJetgilleri görüntülü telefonlarını hatırladım. Arabaları uçuyordu, bekliyoruz uçan arabayı da.......