Yeni okuyup bitirdiğiniz
kitaba yer açmaya çalışırken veya mesleki bir kitabı ararken ya da kitaplığın
tozunu alırken bir kitabın, ansızın bir yerde karşılaşılan, bir zamanlar
çok sevilmiş ama görüşmeyeli uzun yıllar olmuş çoooook eski bir dost gibi ışıl ışıl
gülümseyerek size baktığını fark edersiniz.
Göz göze gelirsiniz, birbirinizi görmekten mutlu olarak özlemle sarılırsınız. Ve koklayarak
öpersiniz onu. Hasret gidermek için rasgele bir yere ilişir, önce onun fiziğini
incelersiniz uzun uzun. Biraz yaşlanmış, yıpranmış biraz da rengi solmuş mu ne diye
geçirirsiniz içinizden. Olsun, yine güzeldir o, kapak resmine hayranlıkla bakıp
hafifçe dokunursunuz yüzüne ve onunla ilk karşılaştığınız günü hatırlarsınız….
O zamanlar bende ne kadar
gençtim, aklım bir karış havadaydı ve her şeyi ne kadar önemserdim diye
düşünürsünüz. Babam da hayattaydı diye gözleriniz dolar. "Şimdi
sınav zamanı" diyerek arkadaşlığınızı engellemeye çalışması, ona
yakalanmadan gece lambasının ışığında gizlice buluşmanız dün gibidir sanki.
"Gözlerimin bozulması bu nedenle olabilir" dersiniz o yılları
ve babanızı özlerken..…
Sonra biraz hüzünle
biraz merakla bir sohbet başlar aranızda. Usulca sayfalarını çevirirsiniz, onu
ve anılarınızı incitmeye korkarak......Geçen yıllarla size yerleşen unutkanlık nedeniyle olsa gerek bazı sayfalarda anlatılanı hatırlamakta zorlanırsınız. Ana temayı ve unuttuğunuzu zannettiğiniz küçük detayları aynı canlılıkla yaşarsınız.....
Altı çizilen satırlar, sayfa
boşluklarına alınmış notlar, bükülmüş sayfa alt uçları ve mor çiçekli kitap
ayıracı.... Her biri başka bir anıyı anımsatır, sanki dünmüş gibi tazedir ve
canlıdır her şey.......
Zamanın
göreceli olduğunu anlarsınız o an......
Bazen
ilk okuduğunuzda anlamadığınız bir paragrafın şifresini çözer, "nasıl
yani" dersiniz. Ne kadar cahilmişim! bu kadar basit bir şeyi
anlayamamışım diye hayıflanırsınız......
Sonra yılların bilginizi, görgünüzü artırmış, size yeni bakış açıları kazandırmış olduğunu düşünerek kitabı su gibi nefes almadan içercesine tekrar okumaya başlarsınız......
Sonra yılların bilginizi, görgünüzü artırmış, size yeni bakış açıları kazandırmış olduğunu düşünerek kitabı su gibi nefes almadan içercesine tekrar okumaya başlarsınız......
Kesinlikle
o an zaman durmuştur artık. Yapacağınız işin beş
dakika bilemediniz on dakikanızı alacağını düşünerek kitaplığınıza gelmişken, eski dostla
karşılaşıp hasret gidermeniz en az üç dört saat sürmüş, siz kitabı ve onu ilk
okuduğunuz günlerde yaşadıklarınızı, hissettiklerinizi tekrar değerlendirmiş,
muhasebenizi yapmış olarak oturduğunuz koltuktan kalkar, dikkatinizi
çekmek için uğraşan kedinizi kucağınıza alır ve sözleri Turgut Özakman'a
ait Nükhet Duru'nun buğulu sesiyle söylediği o güzel şarkıyı buğusuz sesinizle mırıldanarak günlük
hayatınıza geri dönersiniz.....
Olurken her şey tarihin tenceresinde aşure,
Kahvede içer keyifle penceresinde Mahmure.......
Kahvede içer keyifle penceresinde Mahmure.......
Kitapların arasında çiçekler iyi fikirmiş.
YanıtlaSilEvet, bende bayıldım o çizime. Sanki ben ve favorilerimi çizmişler.....
YanıtlaSilkediniz Van kedisi ne benziyor
YanıtlaSilBakınız Sevgili Kedim Tuşpa yazısına lütfen...
SilKitaplara canlı muamelesi ettiğimi fark edenlerin gözünde hep "ne acayip insanlar var" tadı yakalamışımdır. Bu durumda bende onlara "Ne var? Elbette canlıdır kitaplar." der gibi bakarım. "Döndün deli dön geri" vaziyetinde kaçarlar benden elbette:))
YanıtlaSilSenin de bu deli hallerini seviyorum. Kaçmıyor, bilakis takdir ediyorum. Hatta, "O denk geldiğin kitap veya kitaplar var ya, haybeye çıkmamışlardır ortalık yere, sana görünmek istemişlerdir." diye ekliyorum:)
Güzel bir tespit yapmışsınız sevgili Hayal Kahvem.
SilGaliba ben sevdiğim herşeyle böyle hasbihal ederim. Kitaplar ve fotoğraflar özel ve önceliklidir bu konuda....
Onlarla zamanda yolculuk yapıyorum ben....