14 Temmuz 2015 Salı

Bir Zamanlar Fakir Ama Gururlu Bir Genç Vardı……

 
 




Kitap satın almak için dolaşırken “Her Piyon Potansiyel Bir Vezirdir” isimli kitap dikkatimi çekti, yazarı satranç ustası Bruce Pandolfini….

Bu başlık beni bir anda yıllar öncesine götürdü…..

Bir arkadaşım vardı, o genç yaşında yükselme hırsı,  sınıf atlama çabasıyla kavrulurdu.  Akranları gibi yaşının verdiği heyecana kapılmaz, anlık kararlar almazdı, herhangi bir hareketi yapmadan önce enine boyuna iyice düşünürdü.......

Eleştiren olduğunda “ben satranç oynuyorum, attığım her adımda en az on hamle sonrasını düşünüyorum, hedeflediğim yere ulaşmak için planlarımı yaptım ve hayatımı bu şekilde yaşıyorum” derdi……

 

 






Satranç…..  

İlkokul 4. sınıfta adını duyduğum, bir hevesle babama aldırdığım, ancak taşların ve birkaç oyunun ismini bilmekten öteye gidemediğim, yarısı siyah, yarısı beyaz renkli, toplam 64 kareden oluşan bir alan üzerinde, 16'sı beyaz, 16'sı da siyah toplam 32 taş ile oynanan bir zeka oyunu.

Hatırlarsınız eminim..... Garry Kasparov, Anatoly Karpov gibi efsanevi dünya şampiyonlarının günlerce süren inanılmaz karşılaşmalarını basından takip ederdik 90’lı yılların başında…...

Oyunun amacı rakip şahı mat etmek…..

Ama nadiren de olsa oyunun berabere bittiği de olabiliyor…...

Bu düşüncelerle “Her Piyon Potansiyel Bir Vezirdir” kitabını alıp hızla göz gezdirmeye başladım…..

Satranç kurallarından yola çıkarak, kariyer yapmanın ipuçlarının anlatıldığı bu kitaptan çıkardığım sonuç; Sadece 1 puan olan "Piyon" gibi küçük bir rolle hayata başlayan birisinin bile doğru bir strateji ile bulunduğu hattın son karesine vardığında  “Piyon Terfisi” yapabileceği  yani  9 puanlık "Vezir" olabileceği hatta "Şah Mat" diyebileceği ….. (kale 5 puan, at ve fil 3'er puan)

Bu kitabı kariyerinin başındaki gençler mutlaka okumalı, ama daha önemlisi satrançta öğrenmeliler…..

Arkadaşım mı ne oldu…..

Ömrü boyunca hep stratejik düşünerek,  ileriyi görerek yaşadı, her zaman analizci yaklaşımla planını sağlam yaparak yürümeyi tercih etti……

Başardı mı peki?
 
Eeee herhalde…..

 

5 yorum:

  1. Satranç denince aklıma hep Stefan Zweig'in Satranç adlı incecik romanı gelir. Hararetle tavsiye ederim. Ayrıca yazarın hayatı da roman gibidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Hayal Kahvem,
      gecenin bu saatinde o kitabı aklıma getirdin.... 
      Evdeki kütüphanenin raflarında didik didik aradım kitabı, ama bulamadım. Şizofrenik, ürkütücü ve acı bir hikayeydi Dr.B'nin hikayesi.,,,,,
      Mecburi hizmet yaptığım yıllarda çalıştığım yere gelip kitap satanlardan aldığım ve çoğunu okuduğum Güney Amerikalı yazarların kitaplarından oluşan bir seri kitaptan biriydi Stefan Zweig'in Satranç'ı......

      Ama benim yazım yine bir Ankara klasiğini anlatıyor. Yıllardır çevremdeki farklı meslek gruplarından bir çok kişinin hikayesini yazdım aslında....
      Özellikle bugünlerde yine tavan yapmış durumda.....

      Sil
  2. Taş kaybetmemek için çok oyun kaybedilmiştir
    Satranç tahtasında yalan ve iki yüzlülük çok fazla yaşayamaz
    İyi kalpli iseniz satranç oynayamazsınız

    YanıtlaSil
  3. Bildiğin savaş ortamı işte, stratejik davranmanın kibarcası profesyonellik oluyor......

    YanıtlaSil
  4. Kitabın adı çok etkileyici. Bunu çocuklar üzerinde de çok düşünüyorum. Her çocuğun potansiyeli vardır. Hayat bir satranç tahtası ise yaşamlarına yapılacak doğru dokunuşlarla ilerleyebilirler. Ayrıca kendi çocuğunuz olması da şart değil.

    YanıtlaSil

.