Rol
yapmayı pek beceremem, gözlerim, mimiklerim, jestlerim kısaca beden dilim duygularımı hemencecik ele
verir....
Sabrım taştığında "sevdim
mi tam severim, sildim mi tek kalemde" misali, bir türlü sevemediklerimi veya sevmekten
vazgeçtiklerimi görmezden gelirim, yokmuş gibi davranırım…..
Ruh durumum hemen yüzüme yansır, gayet normal ve kibar davrandığım halde sadece pozitif enerji saçmayı durdurmam sebebiyle, daha önceki hallerime alışkın olan karşımdaki hemen sorar, “neyin var?”
Bende kırgınlığın ve mevcut durumun canıma tak etmesinin verdiği savunma mekanizmasıyla biraz pislik yapacağım ya, “yok bi şeyim” diye karşılık veririm....
Karşımdaki
hatasının farkında ama pişkinlikle "var, var" diye üsteler. Ben
de “pozitif enerjim taze bitti” diye noktayı koyar, inadına sakin ve soğuk dururum……
Veee
için için keyif alırım bu durumdan. Oh olsun, kıymetimi bilmeyene bundan sonra
yağmurlu günde su vermeyeceğim diye bazen tuttuğum bazen tutamadığım kararlar
alırım.....
Yıllar
yıllar önce yaşadığım bir olay geldi aklıma….
Tıp fakültesi ikinci sınıftaydık sanırım, dersler nasıl çok, nasıl ağır anlatmaya kelimeler yetmez…..
Tıp fakültesi ikinci sınıftaydık sanırım, dersler nasıl çok, nasıl ağır anlatmaya kelimeler yetmez…..
Sabah
sekiz akşam altı arası derslik ve laboratuvarlarda günümüz geçiyor, bi
dolu yeni bilgi öğreniyoruz, akşamdan sonra da sabahlara kadar ders
çalışıyoruz……
Bu
derece yani.....
Bir sürü
latince kelime ezberliyoruz, organların, hastalıkların, sendromların isimleri, bulguları, etiyolojileri vs.....
Laboratuvarlarda ise kadavralar, doku örnekleri, tüpler, sıvılar ile öğrendiklerimizi görsel olarak algılıyoruz, pekiştiriyoruz …..
Laboratuvarlarda ise kadavralar, doku örnekleri, tüpler, sıvılar ile öğrendiklerimizi görsel olarak algılıyoruz, pekiştiriyoruz …..
Böyleyken
böyle…….
Gençliğimizi
yaşayamadan sadece ve sadece çalışarak, öğrenerek geçen günler…..
Ailemden
uzak bir şehirdeyim ve üniversitenin öğrenci yurdunda kalıyorum, bir odada dört
kişiyiz ve tesadüfen o yıl ki oda arkadaşlarımla hepimiz aynı sınıftayız…..
Onları
ders çalışmaya teşvik ediyorum, erken kalkıp hem ders çalışıyoruz hem de okula
vaktinde gidiyoruz….
19 yaşın
enerjisi var, yorulmak nedir bilmiyorum, ruhum da bedenimde kıpır kıpır hareket
halinde. Hayata yetişebilmek, sorumluluklarımı yerine getirebilmek için
koşturup duruyorum, ayıptır söylemesi biraz “tezcanlıyım”, ya da
tıbbi tabiriyle “hiperaktifim” ….
Genciz
ya, giyinip süslenme isteği damarlarımda dolaşıyor bir yandan. Ve sabahın
erken saatlerinde okula gitmeden önce "tıkır tıkır” hazırlık yapıyordum. Bu
hazırlanma sürecindeki
“tıkır tıkır” yapma
durumumdan odadakiler rahatsız olurlar ve 10 dakika daha fazla
uyuyabilmek için beni kıracak cümleler kurarlardı. Oysa sayemde erkenden uyanıp
derse yetişebiliyorlardı……
Eeeeee
bende ki sabır bir yere kadar. ….
Yine
böyle homurdandıkları bir gün “görürsünüz siz yarın” dedim içimden…..
Ertesi
sabah yine erkenden uyandım (belki de ders çalışmaktan hiç uyumadım?), bu sefer
tıkırdamadan sessiiiiz sessiiiiiz hazırlandım ve zırnık gürültü yapmadan usulca
odadan çıkıp okula gittim…..
Bizim
hanımefendiler saat on buçuk civarında teşrif edebildiler okula….
“Niye
bizi uyandırmadın” diye sordular utanmadan, "çok güzel uyuyordunuz,
kıyamadım sizi rahatsız etmeye” dedim intikamın keyfiyle. Ancak o zaman
anlayabildiler ve biraz kızgın, biraz derslerini almış şekilde kös kös
yerlerine oturdular……
Bu bana
da ders oldu, kıymetimi bilmeyenlere bazen hadlerini bildirmem
gerektiğini öğrendim….
Peki
başarabildim mi?
Sabrım
adamakıllı taştığında, çok bunaltıldığımda evet bildirdim hadlerini hak
edenlere çok şükür….
Acaba o fotoğraftaki yer Trakya Üniversitesi mi ? Hocalarımızın bize gösterdiği fotoğraflardaki yere çok benziyor da :)
YanıtlaSilBu arada yazınız çok hoş olmuş.Gerçekten insanlar bazen hiç kıymet bilmiyorlar.Sanırım biraz fazla şımartıyoruz onları.Arada bir ders vermek gerek :)
Teşekkürler Fethiye hanım,
YanıtlaSilfotoğraf Bornova'da Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinin bahçesinde çekilmişti, çok yıllar önce.....
Ben de teşekkür ederim bilgilendirdiğiniz için :)
Sil
YanıtlaSilSönmüş dostluklar üzerine aşılanmış kin ağacı en öldürücü yemişleri verir.
Yok be yaaaa, onlar çok kötü kızlar değildi, sadece cahildiler, kadir kıymet bilmiyorlardı. Sonraki yıllarda bu konularda kendilerini geliştirdiler........
YanıtlaSilHayatta daha beterlerini (özellikle geçen yılın nankörlerini, yalancılarını ve arkamdan dolap çevirenleri) görünce onlar çok masum kaldılar......
Ne çekmişim be Gülistan, bu arkadaş maskeli akreplerden......
Gençliğim geçti be yavrum, vefalı arkadaş bulma uğruna.....
Hayır düzelmezler demiyorum. Bu saatten sonra o akrepler düzelse nolacak diyorum.....
Yazan: Vasfiye teyzen.
Küçük dersler ağaç budamak gibidir, ağaç daha bir canlandırır ve arkadaşlıkları pekiştirebilir.
YanıtlaSilDoğru olduğu örnekler var......
YanıtlaSilBazen de inceldiği yerden kopabiliyor....
Dikkatli olmak lazım....
Bu yıl balkondaki 10 yıllık hanımeli ağacını? budamayı abartınca eldi ciddiiiiiiii.....