24 Temmuz 2015 Cuma

Sevdim mi Tam Severim, Sildim mi Tek Kalemde…...

 
 
 

 
Rol yapmayı pek beceremem, gözlerim, mimiklerim, jestlerim kısaca beden dilim duygularımı hemencecik ele verir....

Sabrım taştığında "sevdim mi tam severim, sildim mi tek kalemde" misali, bir türlü sevemediklerimi veya sevmekten vazgeçtiklerimi görmezden gelirim, yokmuş gibi davranırım…..

Ruh durumum hemen yüzüme yansır, gayet normal ve kibar davrandığım halde sadece pozitif enerji saçmayı durdurmam sebebiyle, daha önceki hallerime alışkın olan karşımdaki  hemen sorar, “neyin var?”
Bende kırgınlığın ve mevcut durumun  canıma tak etmesinin  verdiği savunma mekanizmasıyla  biraz pislik yapacağım ya, “yok bi şeyim” diye karşılık veririm....

Karşımdaki hatasının farkında ama pişkinlikle  "var, var" diye üsteler. Ben de “pozitif enerjim taze bitti” diye noktayı koyar, inadına sakin ve soğuk dururum……

Veee için için keyif alırım bu durumdan. Oh olsun, kıymetimi bilmeyene bundan sonra yağmurlu günde su vermeyeceğim diye bazen tuttuğum bazen tutamadığım kararlar alırım.....


 
 
 
 
Yıllar yıllar önce yaşadığım bir olay geldi aklıma….
Tıp fakültesi ikinci sınıftaydık sanırım, dersler nasıl çok, nasıl ağır anlatmaya kelimeler  yetmez…..

Sabah sekiz akşam altı arası derslik ve laboratuvarlarda günümüz  geçiyor, bi dolu yeni bilgi öğreniyoruz, akşamdan sonra da sabahlara kadar ders çalışıyoruz……

Bu derece yani.....

Bir sürü latince kelime ezberliyoruz, organların, hastalıkların, sendromların isimleri, bulguları, etiyolojileri vs.....
Laboratuvarlarda ise kadavralar, doku örnekleri,  tüpler, sıvılar ile öğrendiklerimizi görsel olarak algılıyoruz, pekiştiriyoruz …..

Böyleyken böyle…….

Gençliğimizi yaşayamadan sadece ve sadece çalışarak, öğrenerek geçen günler…..

Ailemden uzak bir şehirdeyim ve üniversitenin öğrenci yurdunda kalıyorum, bir odada dört kişiyiz ve tesadüfen o yıl ki oda arkadaşlarımla hepimiz aynı sınıftayız…..

Onları ders çalışmaya teşvik ediyorum, erken kalkıp hem ders çalışıyoruz hem de okula vaktinde gidiyoruz….

19 yaşın enerjisi var, yorulmak nedir bilmiyorum, ruhum da bedenimde kıpır kıpır hareket halinde. Hayata yetişebilmek, sorumluluklarımı yerine getirebilmek için koşturup duruyorum,  ayıptır söylemesi  biraz “tezcanlıyım”, ya da tıbbi tabiriyle “hiperaktifim” ….

Genciz ya, giyinip süslenme isteği damarlarımda dolaşıyor bir yandan.  Ve sabahın erken saatlerinde okula gitmeden önce "tıkır tıkır” hazırlık yapıyordum. Bu hazırlanma sürecindeki tıkır tıkır” yapma durumumdan odadakiler rahatsız olurlar  ve 10 dakika daha fazla uyuyabilmek için beni kıracak cümleler kurarlardı. Oysa sayemde erkenden uyanıp derse yetişebiliyorlardı……

Eeeeee bende ki sabır bir yere kadar. ….

Yine böyle homurdandıkları bir gün “görürsünüz siz yarın” dedim içimden…..

Ertesi sabah yine erkenden uyandım (belki de ders çalışmaktan hiç uyumadım?), bu sefer tıkırdamadan sessiiiiz sessiiiiiz hazırlandım ve zırnık gürültü yapmadan usulca odadan çıkıp okula gittim…..

Bizim hanımefendiler saat on buçuk civarında teşrif edebildiler okula….

“Niye bizi uyandırmadın” diye sordular utanmadan, "çok güzel uyuyordunuz, kıyamadım sizi rahatsız etmeye” dedim intikamın keyfiyle. Ancak o zaman anlayabildiler ve biraz kızgın, biraz derslerini almış şekilde kös kös yerlerine oturdular……

Bu bana da ders oldu, kıymetimi bilmeyenlere  bazen hadlerini bildirmem gerektiğini öğrendim….

Peki başarabildim mi?

Sabrım adamakıllı taştığında, çok bunaltıldığımda evet bildirdim hadlerini hak edenlere çok şükür….

 
 

7 yorum:

  1. Acaba o fotoğraftaki yer Trakya Üniversitesi mi ? Hocalarımızın bize gösterdiği fotoğraflardaki yere çok benziyor da :)
    Bu arada yazınız çok hoş olmuş.Gerçekten insanlar bazen hiç kıymet bilmiyorlar.Sanırım biraz fazla şımartıyoruz onları.Arada bir ders vermek gerek :)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler Fethiye hanım,
    fotoğraf Bornova'da Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinin bahçesinde çekilmişti, çok yıllar önce.....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de teşekkür ederim bilgilendirdiğiniz için :)

      Sil



  3. Sönmüş dostluklar üzerine aşılanmış kin ağacı en öldürücü yemişleri verir.

    YanıtlaSil
  4. Yok be yaaaa, onlar çok kötü kızlar değildi, sadece cahildiler, kadir kıymet bilmiyorlardı. Sonraki yıllarda bu konularda kendilerini geliştirdiler........
    Hayatta daha beterlerini (özellikle geçen yılın nankörlerini, yalancılarını ve arkamdan dolap çevirenleri) görünce onlar çok masum kaldılar......

    Ne çekmişim be Gülistan, bu arkadaş maskeli akreplerden......
    Gençliğim geçti be yavrum, vefalı arkadaş bulma uğruna.....
    Hayır düzelmezler demiyorum. Bu saatten sonra o akrepler düzelse nolacak diyorum.....
    Yazan: Vasfiye teyzen.

    YanıtlaSil
  5. Küçük dersler ağaç budamak gibidir, ağaç daha bir canlandırır ve arkadaşlıkları pekiştirebilir.

    YanıtlaSil
  6. Doğru olduğu örnekler var......
    Bazen de inceldiği yerden kopabiliyor....
    Dikkatli olmak lazım....
    Bu yıl balkondaki 10 yıllık hanımeli ağacını? budamayı abartınca eldi ciddiiiiiiii.....

    YanıtlaSil

.