Hiç
dikkatinizi çekti mi bilmiyorum?????
Bazen
çok sinirlenip, gıcık olduğunuz halde bir türlü etrafınızdan
uzaklaştıramadığınız birisi olmuştur mutlaka. İyi davranmadığınız halde size hiç
kızmaz, tersine sizi yüceltir hatta gözünüze girmek için türlü şaklabanlıklar
yapabilir hiç gocunmadan.
Eşit ve iyi davrandığınızda ise bir anda gözünde sıradanlaşabilirsiniz, değeriniz düşebilir, hatta “pısırık”, “hiç kalıbının insanı değil” ya da “oturduğu yeri doldurmuyor” diye sizin arkanızdan atıp tutabilir. İnanın abartmıyorum......
Emir kipiyle konuşulmasından haz etmeyen, hatta direk söze “sen” diye başlayanlardan hemen soğuyan ben, şaşırırım böyle dengesizliklere....
Eşit ve iyi davrandığınızda ise bir anda gözünde sıradanlaşabilirsiniz, değeriniz düşebilir, hatta “pısırık”, “hiç kalıbının insanı değil” ya da “oturduğu yeri doldurmuyor” diye sizin arkanızdan atıp tutabilir. İnanın abartmıyorum......
Emir kipiyle konuşulmasından haz etmeyen, hatta direk söze “sen” diye başlayanlardan hemen soğuyan ben, şaşırırım böyle dengesizliklere....
Neden
bulamam, anlam veremem bu gurursuz davranışlara…..
Şöyle
bir durup düşünün, okulda, işyerinde, bulunduğunuz çevrede çok sayıda bu tür ilişki
görebilirsiniz. Arkadaş, komşu, sevgili, eş, kardeş, ebeveyn evlat, amir
çalışan, ast üst….
Önce
aman bir terslik olmasın ile başlayan alttan alma, tepkisizlik, tahammül, katlanma, kabul
edilmiş çaresizlik giderek ne ara Stockholm sendromuna dönüşür anlayamayız….
Bazı
ilişkiler ezen-ezilen, köle-efendi ilişkisine dönüşebilir. Öyle ileri gider ve çığırından
çıkar ki aşağılanmak bile onlara sunulmuş bir nimet olarak algılanır. Hani
vardır ya daha çok kadın erkek ilişkisinde kabul edilmiş çaresizlik örneği “döver de, sever de” dilemması….
Laf aramızda, herkesin kişisel tarihinde ayarı, dozu, derecesi, yoğunluğu farklı da olsa eziklik yapılan (hadi daha kibar olayım "alttan alınan") ilişkileri olmuştur. Mutlaka vardır birkaç anımız.....
Hatırlamak bile istemeyiz, inkar eder utanır, ne salakmışım deriz içten içe….
İnsan
ilişkileri karmaşıktır, anlamak veya çözmek çok zordur. İnsanın değil
başkasını, kendisini bile gerçek anlamda tanıması çok uzun ve tamamlanmayan bir
süreçtir.
Hatırlamak bile istemeyiz, inkar eder utanır, ne salakmışım deriz içten içe….
Bu
yüzden diyorum ki selam olsun iletişiminde her daim zarif, saygılı, anlayışlı,
şefkatli ve insan gibi davrananlara…..
Bazen küçük bir bakış insana dünyaları verir. Bazen küçük bir bakış insanı cehennemin derinliklerine yollar.
YanıtlaSilJean Jacques Rousseau
Çok haklısın. İnsan olmak karmaşık olunca insan ilişkileri de karmaşık oluyor. Kendi adıma, insanlarla ilişkimde içgörü denilen hususu kendi üzerimde geliştirme gayretinde olduğumu söyleyebilirim. Yani bir sorun varsa, önce kendime çekidüzen vermeliyim diye düşünüyorum. Ah şekerim çok iyi niyetliyim, o nedenle yanlış yapıyorum, denir ya... Böyle bir cümlenin üstünü çizdim. Artık buna inanmıyorum.
YanıtlaSilİyi niyetliyim. İyi niyetimi bozdurmak niyetinde değilim:) Başkalarını değiştirmek gibi bir çabam olamaz. Bunu çoktan kabul ettim. İnsanlara karşı ancak kendi davranışımı düzenleyebilir, gerekirse değiştirebilirim. Kendimi proje olarak ele aldım. Geliştirmek niyetindeyim:)
Aslında örnekler verseydim anlatmak istediğimi daha iyi aktarabilecektim sanırım....
SilBu durumunun farkında olmayanlar ya da keyif alanlar var....
çokça başıma gelmiştir ama her insan farklı olduğundan genel geçer bir durum söz konusu olmuyor. bu yüzden de ne zaman başımıza ne geleceği, nasıl insanla karşılaşacağımız belli olmuyor.
YanıtlaSilDediğiniz gibi insanın değil başkasını kendisini bile tahlil etmesi çok uzun sürüyor. İnsanların davranışlarına fazla takılmamak "insan işte" deyip geçmek lazım :) bahsettiğiniz "köle-efendi" ilişkisi çocukluk yıllarımda sanki olmuştu. İlişki çok tanıdık geldi ama efendim kim, hangi arkadaşımdı hatırlayamadım inanın :)
YanıtlaSil