Ankara'da yaşayıp tiyatro izlemeye gitmeyen ve tabii ki sevmeyen var
mıdır bilemem.....
Ankara'daki Devlet Tiyatrolarında herhangi bir oyunu bile huşu içinde izlemeye bayılırım. Her sezon bir çok başyapıt, gerçek sanatçılar tarafından canlandırılır ve herkes ulaşabilsin diye bilet fiyatları inanılmaz ucuzdur......
Yarabbim, nasıl bir mutluluktur, biletinizde yazan numaralı koltuğu bulup yerleşmek, ışıkların sönmesi, öksürük sesleri, kısa bir sessizlik, perde ve kendini oyunun akışına bırakmak........
Ankara'daki Devlet Tiyatrolarında herhangi bir oyunu bile huşu içinde izlemeye bayılırım. Her sezon bir çok başyapıt, gerçek sanatçılar tarafından canlandırılır ve herkes ulaşabilsin diye bilet fiyatları inanılmaz ucuzdur......
Yarabbim, nasıl bir mutluluktur, biletinizde yazan numaralı koltuğu bulup yerleşmek, ışıkların sönmesi, öksürük sesleri, kısa bir sessizlik, perde ve kendini oyunun akışına bırakmak........
Artık normal zaman durmuştur ve bir başka zaman boyutuna
ışınlanmışsınızdır......
Tiyatrodan aldığım keyfi asla sinemadan alamadım. Utanarak itiraf ediyorum,
kapalı sinema salonlarında izlediğim en güzel filmlerde bile hiç affetmem
mutlaka bir uyuklamışlığım vardır, açık hava sinemaları dahil......
Ankara Devlet Tiyatrolarını anlatmaya nereden başlasam, her biri ayrı
güzeldir. Büyük Tiyatro muhteşemdir, Ankara izleyicisi için yeri bambaşkadır,
Türkiye'nin birincisidir, görkemlidir, sahne içinden sahne çıkar. Tabii ki
Şinasi Sahnesi, Akün Sahnesi, Küçük Tiyatro, Altındağ Tiyatrosu ve diğerlerinin
de ayrı ayrı özel ve güzeldirler. Seçilen oyunlar çok etkileyicidir, sarsıcıdır, düşündürücüdür, eğiticidir, bazıları
eğlendiricidir......
Dekorlar fevkaladenin fevkindedir, nasıl bir detay, nasıl bir görkem, nasıl
bir zenginliktir anlatılmaz yaşanır, tarihin kokusunu bile size hissettirir.........
Oyuncuların enerjisi, disiplinleri, başarılı performansları büyüleyicidir,
sizi alır başka bir aleme götürürler. Bir çok oyun bittiğinde bir süre
yaşadığım zamana dönmekte zorlanmışımdır. Oyun bittiğinde seyirciyi selamlama sahnesi yok mu, mutlaka ama mutlaka
ağlarım........
Oyunun etkileyiciliğine göre gözyaşlarımın süzülmesinden salya sümük ağlamaya varan çeşitte tepkilerim olmuştur her zaman. Bu ağlamamın nedenini, sanatçıların gösterdikleri başarıya ve o başarıdan aldıkları yorgunlukla harmanlanmış gururlarına duyduğum hayranlıkla karışmış kıskançlık olarak açıklayabilirim........
Oyunun etkileyiciliğine göre gözyaşlarımın süzülmesinden salya sümük ağlamaya varan çeşitte tepkilerim olmuştur her zaman. Bu ağlamamın nedenini, sanatçıların gösterdikleri başarıya ve o başarıdan aldıkları yorgunlukla harmanlanmış gururlarına duyduğum hayranlıkla karışmış kıskançlık olarak açıklayabilirim........
Ankara Devlet Tiyatrolarının sahnelerinde ne unutulmaz oyunlar ve ne unutulmaz sanatçılar izledim yıllardır. Benim için, Damdaki Kemancı'da Cüneyt Gökçer'i, Galilei'nin Yaşamında Kerim Afşar'ı, Mevlana Aşk ve Barış Çığlığı'nda Semih Sergen'i izlemiş olmak efsanedir, ayrıcalıktır.
Devlet Tiyatroları kadar muhteşem oyunları ve sanatçıları, Ankara Sanat Tiyatrosunda da izlediğimi yazmazsam çok saygısızlık etmiş olurum galiba......
Rabbim bazı insanlara çok özel, güzel, hatta muhteşem yetenekler vermiş,
bunca şahane sanat eseri yüzyıllardan gelip bizlere ulaşıyor, ruh dünyamızı okşuyor,
besliyor, geliştiriyor. Teknolojinin son katkısı ise operalardaki çoğu italyanca şarkı ve
konuşmaların türkçe çevirilerinin sahnenin en üzerindeki küçük bir perdeden
yansıtılması. Oyunun konusunun anlaşılmasına katkıda bulunuyor kuşkusuz......
Sahnenin tozunu yutmak deyiminin anlamı sadece sanatçılar için
kullanılmamalı bence. Tiyatro izleyicisi de sahnenin tozunu bir kez yutunca
mümkün değil bir daha iflah olmaz artık.....
Ekim ayı geliyor çok şükür, perde diyeceğiz. Nice güzel oyunlar izleyebilme hayaliyle ve heyecanıyla kalbim çarpıyor.....
Ekim ayı geliyor çok şükür, perde diyeceğiz. Nice güzel oyunlar izleyebilme hayaliyle ve heyecanıyla kalbim çarpıyor.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
.