25 Kasım 2014 Salı

Canım Kardeşlerim, İzmit ve Birkaç Çocukluk Anımız


 




Canım kardeşlerimle İzmit'te geçen çocukluğumuz çok eğlenceliydi. Ben dört kardeşin en büyüğüyüm. Üç yaşımdan beri bana "sen ablasın" dendi ve hep abla gibi davranmam beklendi. Sanırım bana verilen bu rolü, sadece kardeşlerime değil çevremdeki herkese bir kaç istisnanın dışında gayet olgunlukla hatta memnuniyetle yerine getirdim.

Çocukluğumuzda İzmit bu kadar kalabalık değildi, körfez kenarında sakin bir şehirdi. Çarşı esnafı hemen  hemen herkesi tanır, mahalleler de ise  herkes birbirinin hikayesini bilirdi.

Şehrin en önemli aktivitesi kurtuluş günü olan 28 haziran ile başlayan ve bir ay süren fuardı. Fuar zamanı hemen her akşam aileler çoluk çocuk hep beraber fuardaki standları gezerlerdi. Firmalar standlarında şeker, balon, şapka, broşür gibi promosyon vermeye başlamışlardı o yıllarda. Dondurma, çekirdek veya haşlanmış mısır mutlaka alınırdı. Çocuklar lunaparka  girmek ve oyuncaklara binmek için tutturunca büyüklerde çocuklarıyla beraber oyuncaklara binerek eğlenirlerdi. Gecenin finali çay bahçesinde yapılır, bir yandan çay içerken bir yandan da açıkhava gazinolarından gelen müzik  dinlenirdi. Fuardaki gazinolara İstanbul’dan ünlü sanatçılar gelirdi, her fuar zamanı en az bir kez annem ve teyzemlerle kadınlar matinesine giderdik.

O yıllarda şehrin ortasından demiryolu geçerdi, demiryolunun korkulukları sadece en merkezi yerlerde vardı, biraz yan mahallelerde korkuluk olmadığı için senede birkaç kez ölümlü kaza olurdu.

Buna rağmen ben ve benim  bir küçüğüm olan erkek kardeşimle okula gidip gelirken demiryolunun korkuluksuz olan mesafesinde ahşap traverslerden zıplayarak yürürdük veya koşarak yarışırdık. İkimiz de sevimli, heyecanlı ve hareketliydik. Muzurluk ve eğlence peşindeydik hep. Okul yolu uzundu ne yapalım! Şimdi ki gibi okul servisleri yoktu, mecburen yürüyerek gidip geldiğimiz okul yolunu sıkıcı olmaktan çıkaracak aktiviteler icat ederdik. Özellikle okul dönüşünü eğlenceli hale getirmeden hiç olur mu? Yol boyu her gün başka bir apartmanın zillerine basıp kaçardık. Teyzelerin yukarıdan "kim o, kim o" diye bağırması bize komik gelirdi.  Hiç yakalanmadık ama……

Bir defa da çok yaramaz bir arkadaşımızın aklına uyup teyzemin oturduğu apartmanın sigortalarını gevşettiğimizi hatırlıyorum, herkesin elektriklerin kesildiğini zannetmesi çok komik gelmişti bize, eve gidip neşe içinde anneme anlattığımızda sıkı bir ceza! yemiştik.

 İzmit'in pişmaniyesi kadar çene suyu da meşhurdur ve çok güzel tadı vardır. O yıllarda şehir içinde belediyenin yaptırdığı oldukça gösterişli çene suyu çeşmeleri vardı. Babam bana kırmızı, kardeşime mavi bidon almıştı ve biz evimize bir mahalle mesafedeki çeşmeden su taşırdık bidonlarımızla, ödül olarak babam bize dondurma parası verirdi. Su taşıma işi bizim için angarya değil  eğlenceydi, mahalleden başka arkadaşlarımızla beraber sanırım haftada iki gün çene suyuna giderdik. Kardeşim bebekken raşitizm geçirdiği için kafası biraz büyüktü, onunla "kocakafa" diye alay eden çocukları kovalar, ısrar edenleri pataklardım.
Evimizin olduğu sokakta kocaman boş ve bataklık arsalar vardı ve kurbağa doluydu. Kurbağaları yakalamaya çalışırdık, annem kurbağaya ellerseniz ellerinizde siğiller çıkar diye bizi korkuturdu. Kardeşim tehlikeli muzurlukları da ihmal etmezdi, bir kaç defa elektrik prizlerini çivi ile kurcalarken elektrik çarpmıştı, tabii ki onu kurtarayım derken beni de.

 Kızkardeşim üç numaramızdır, çocukken çok zayıftı. Annemin zoruyla çok az yemek yerdi. Kızkardeşim kimse görmeden yemeğinin çoğunu benim tabağıma koyardı. Bende annem ona kızmasın diye hepsini yerdim. O yüzden her zaman bir balık etli durumunda oldum. Annem oyun oynarken incitmeyelim diye onu bizden korurdu. Yaramazlığımızdan biz babam ve annemden sık sık ceza alır hatta  arada tepik bile yerdik. Ama kız kardeşim her zaman evimizin prensesi, ne babamdan ne de annemden ceza almadan büyüdü.

 En küçüğümüz dalgalı saçlı ve tombiş yanaklı çok güzel bir bebekti. Anneciğim 26 yaşında dört çocuk annesi olunca ev işleri yaparken kardeşimin salıncağını sallamak için ilkokul ikinci sınıf öğrencisi olan benden yardım isterdi. Bir gün kardeşimi sallarken bir yandan da hikaye kitabı okuyordum ve bir baktım kardeşim kafa üstü yere çakıldı ve ağlamaktan katıldı. Ben ne yapacağımı şaşırdım, kardeşime bir şey olacak korkusuyla çığlık çığlığa ağlıyordum. Annem de çok korkmuştu, hemen doktora gitmişlerdi. Neyse ki korktuğumuz olmadı kardeşim gayet sağlıklıydı.

                                                    *     *     *     *     *     *
Şimdi hepimiz kocaman insanlar olduk, çoluk çocuğa karıştık çok şükür. Farklı şehirlerde yaşasak ta sık sık bir araya geliriz ve birbirimizi çok severiz maşallah. Her birimiz fiziksel ve huy olarak farklıyız. Aynı anne ve babanın evlatları, aynı ortam ve koşullarda yetişseler bile farklı özelliklere sahip olabiliyorlar. Fakat bir insan yedisinde neyse yetmişinde de aynıdır derler ya, çok doğru. 

Ben ablalık rolüm gereği ,her zaman her yerde sorumluluk sahibiyimdir. Kardeşlerimin ihtiyacı olduğunda hemen yanlarındayımdır, elimden geleni yaparım. Bu rolümün dışında ise aynen çocukluğumdaki gibi çılgın, hareketli ve neşeliyimdir. Annem bazen beni yaşının insanı değilsin diyerek eleştirir sağ olsun.

Benim küçüğüm erkek kardeşim yine çok şakacıdır, hoş sohbettir, kalenderdir, alçak gönüllüdür, herkesin yardımına koşar ama kendisine özen göstermediği için çok kilo aldı son yıllarda, yine de yakışıklıdır benim canım kardeşim.

Kız kardeşim kibar, zarif, her zaman düşünerek davranan, kimseleri kırmayan haza hanımefendidir. Derin düşüncelidir, iç dünyasında neler yaşadığını bazen algılayamam ve ona ulaşamadığımı düşünerek çok üzülürüm. Ailemizde herkesin kalbine dokunacak ince davranışları vardır. Yeğenlerinin kıymetli teyzesi ve halasıdır o.

En küçük erkek kardeşim ise yine çok yakışıklı ve iyi huyludur. Biraz mesafelidir, moda tabirle "cool". Bebekken kafa üstü düşürdüğüm için vicdan azabı duymayayım diye Rabbim onu hepimizden daha zeki yaptı şükürler olsun. Biz üç büyük kardeş annemin ve babamın disiplini ve baskılarıyla lisede ders çalışarak üniversite sınavına hazırlanmış ve kazanmıştık. Ama en küçük kardeşimize ne annem ne de babam bir gün bile ders çalış demedi. O her zaman kendi ders sorumluluğunu bildi ve başarılı oldu. Yetişkin bir birey olduğunda da her konuda çok fazla sorumluluk sahibi davranmayı kendisine yaşam mottosu yaptı. Fakat  önemsiz bir sorun için bile kendini üzüp tansiyonunu yükselttiği zaman çok kızıyorum ona. Biraz rahat ol, boş veeeeeeer canım benim.

 
                                      *     *     *     *     *     *
Rahmetli babacığım ve sevgili anneciğime bizlere verdiği sevgi, emek, değerler, disiplin ve diğer iyi özellikler için binlerce teşekkürler. Çocuk yetiştirirken biraz disiplinin gerekli olduğunu onlardan öğrendim. 

Rahmetli babacığım yasakları koyarken nedenlerini açıklardı her zaman. Günümüzde çocuklarımıza aynı disiplini uygulamak mümkün değil şüphesiz. Ne bizler aldığımız eğitimler ve dünya görüşümüz nedeniyle baskıya varan disiplinden yanayız, ne de şimdiki çocuklar ve gençler kurallara tahammüllü. Ancak sevgi, güleryüz, anlayış ve konuşarak bilgi deneyim paylaşımıyla çocuklarımızı yetiştirmeye çalışıyoruz. Allah herkesin evladını korusun.

 


 



 


 

2 yorum:

  1. Fotoğrafa bayıldım:)
    Kardeşlik sahiden ne hoştur. Gülümseyerek okudum. Yüreğine sağlık:)

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel yazıyorsun...,okurken o yıllara gittim, gözlerim doldu.

    YanıtlaSil

.