Bu atasözümüz bir çok atasözümüz gibi bütün zamanlar için geçerliliğini
koruyor. Atasözünün birinci bölümüyle ilgili herkesin bildiği birçok hikaye
vardır mutlaka. Sevdiklerine güvenip kefil olduğu için aylarca maaşına haciz
koyulan bir çok kişiyi biliyorum.
Ben atasözünün ikinci bölümüyle ilgili bir anımı paylaşmak istiyorum bugün. Bir süre önce çok sevdiğim kız arkadaşlarımdan biri olan Müge'yi çok ama
çok sevdiği eşi aldatmış ve bunu lök diye ona söylemişti vefasız. Müge'ciğim bir pazar sabahı ağlamaktan perişan boğuk bir sesle beni
aradığında koşarak yanına gitmiştim. Kızcağız öyle aşık, öyle şaşkın ve çaresizdi ki. Bu şehirde hiç bir
akrabası yoktu ve daha 11 aylık bebeğiyle ne yapacağını bilemiyordu. Nasıl melek gibi iyi kalpli bir insandır güzel arkadaşım. Eşiyle fakültede
öğrenciyken büyük aşk yaşayarak evlenmişlerdi. Beraber başladıkları meslek
hayatında eşi kariyerinde yükselirken arkadaşım hem çalışmış hem de evin yükünü
güleryüzle gayet memnun bir şekilde sırtlamıştı.
İş yerinde uyumlu ve çalışkan, ev işlerinde becerikli mutlu mesut
yaşıyorken, işi nedeniyle sık sık yurt dışına gidip gelen eşinin hayatına yeni
birisi girmişti. Şimdi ne yapmak lazımdı. Diğer iki kanka kız arkadaşımızla kafa kafaya
verdik, planlar yaptık. Feminist kız arkadaşlar olarak bir şeyler yapmamız
gerekiyordu. Önce Müge'mizi avutmaya çalıştık, inanmak istemiyor ve eşinin ona geri
dönmesini bekliyordu. Eşiyle konuşmaya çalıştık, adam soğuk (cool) bir tavırla bizimle konuştu,
hem suçlu hem güçlü bir havayla net bir şekilde evliliklerinin bittiğini
söyledi. Bizim bu iletişim kurma gayretimizi küçümsediğini belirten cümleleri de söylemeyi
ihmal etmedi üstelik. Bizim ki daha ne olduğunu anlamaya çalışırken adam evi terketti
ve hemen ardından bir sürü suçlamayla boşanma davası açtı. Üstelik
ortak iki arkadaşlarını da şahit göstererek. Biz durur muyuz, hem arkadaşımızı çok seviyoruz, hem uğradığı bu haksızlığa
fena halde içerlemişiz hem de sıkı feministiz. Eeeee tabii ki bizde boşanma davasına şahit yazıldık.
* * * *
*
Bir çarşamba sabahı hep beraber saat sekizde ilgili mahkeme salonunun
kapısına dizildik. Adliyenin koridorları öyle kalabalıktı ki, her dava için en
az 10-15 kişi gelince geniş koridorlar bile yetmiyor gibiydi. Erken geldiğimiz
halde oturacak yer bulamamıştık. Bizim kız, garibim zaten bembeyaz bir surat, tansiyonu iyice düşmüş, bayıldı
bayılacak bir halde. Bende telaş içindeyim bu arada. Çünkü ilk defa mahkemeye gelmişim, ne
söyleyeceğimi nasıl söyleyeceğimi tekrarlayıp duruyorum bir heyecan bir
heyecan. Bir yandan arkadaşımın durumuna çok üzülüyorum, annesine ve ona umut
verici cümleler kurmaya çalışıyorum.
Hakim bey bana nasıl hitap edecek acaba, sen mi diyecek, siz mi diyecek,
oturmama izin verecek mi, ayakta mı soru soracak merak ediyorum, elim ayağım
birbirine dolanmış bir haldeyim. Benimde tansiyonum düştü ve ağlamaya başladım. Neyse birileri oturacak yer verdi, diğer kankamız daha soğukkanlı bir kız,
çay ve tost alıp geldi ve biz biraz kendimize gelebildik. Bu arada yan mahkemenin hakimi hastalandığı için iki mahkemenin davaları
birleştirildi, bizim kızın davasına saat 14.00'da sıra geldi. Saatlerce
şahitlik yapmak için sıramı bekledikten sonra dizlerim titreyerek mahkeme
salonuna girdim ve hakim beyin karşısında yerimi aldım nihayet.
Hakim bey sağolsun, ara vermeden çalışmasına ve onlarca davayı görmesine
rağmen öyle kibar öyle sakindi ki. Bana "lütfen oturabilirsiniz doktor
hanım" dedi. Ben kendimi çok iyi hissederek şahitlik vazifemi yerine
getirdim. Arkadaşımın nasıl iyi bir insan olduğunu, eşini ne kadar çok
sevdiğini falan söyledim sanırım. Būtün günüm duygusal iniş çıkışlar içerisinde şahitlik yapmak için geçmişti
ve bir kaç günde sakinleşebilmiştim ancak.
* * * *
*
Sevgili Müge'ciğim şahitlik maceramı öylesine minnet ve şükran duygularıyla
herkese anlattı ki bir ay kadar sonra eşinin şiddetli geçimsizlik nedeniyle
boşanma davası açtığı başka bir arkadaşımız şahidi olmamı benden rica etti. Tabii ki kabul etmedim, çünkü üç önemli nedenim vardı; bu arkadaşım benim
için Müge gibi özel değildi bu bir, arkadaşımı karısı boşamak istiyordu ve ben
prensip olarak çok mecbur kalmadıkça bir boşanma davasında bir hemcinsime karşı
şahitlik yapamazdım bu iki ve en önemlisi şahitlik yapmak benim için çok
travmatik olmuştu.bu da üç......,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
.