23 Aralık 2014 Salı

Bir Avuç Cevizin Hatırı





Uzun yıllar çalıştığım ana çocuk sağlığı merkezinde hizmet sunduğum hastalarımla, aramızda zaman içinde güzel bir iletişim kurmuştuk.
Bulunduğumuz semt, genellikle orta gelir düzeyinde, görgülü, samimi ve mütevazı insanların yaşadığı Ankara'nın kuzeyinde biraz yüksek rakımlı bir semtti. Evimizden yürüyerek mesaiye gelirken sıkı bir yokuş tırmanmak zorunda kalırdık.
Müstakil ve geniş bir bahçesi olan bir iş yeri olduğu için bizde hastalarımızda çok şanslıydık. Binamızın içinde bir çok tadilat yaparak güzel bir merkez oluşturmuş, Eşdeğer kurumların çok ilerisinde hizmet sunumu gerçekleştirmek için hepimiz gayret içindeydik, hevesliydik ve çok çalışıyorduk. Emeklerimizin mükafatı ise bize başvuran hastaların memnuniyeti, bunu sözleriyle ve gözleriyle ifade etmeleriydi.
Memnuniyetlerini  bazen getirdikleri kendi el emekleri olan küçük hediyelerle de gösterirlerdi.  Bu hediyeler bazen bir kaç yufka ekmeği, bazen oyalı bir tülbent veya havlu, bazen bir patik/çetik bazen de bir avuç ceviz olurdu.
Oldukça ileri yaşta, sürekli kullandığı tansiyon ilaçlarını yazdırmaya gelen Zehra teyze her gelişinde önce  koltuğa oturur, derin bir soluk alır ve derdini anlatmaya başlardı. sini olup reçetesini yazdırdıktan sonra cebinden bir avuç ceviz çıkarıp masanın  üzerine koyardı. Beraber çalıştığımız Narin hemşire hanım da cevizleri eliyle kırıp başta Zehra teyzeye ve bizlere ikram ederdi.
Bir, iki, beş her gelişinde aynı. Bir avuç ceviz çıkarıp masanın  üzerine bırakıyordu.  Nermin hemşire hanım bir gün muzipliğinden "Zehra teyze her seferinde bir avuç getireceğine, bir gelişinde toptan getirseydin hepsini " deyince Zehra teyze ne dese beğenirsiniz? "Bir defada cevizlerin hepiceğini verirsem, elim boş gelince ya bana bakmazsanız, ilacımı neyin yazmazsanız" dediğinde gülsek mi üzülsek mi diye şaşırıp kalmıştık.
Her kabuklu ceviz yediğimde bu anımı hatırlarım. Hey gidi günler........


1 yorum:

.