Blog yazısı yazdığımı bilen bazı arkadaşlarım bana hikayelerini anlatıp blogda isimsiz yazmam konusunda baskı yapıyorlar. Bugünün yazısının konusu böyle ısmarlama oldu….
Bir bankada üst düzey yönetici olan liseden arkadaşımla dün akşam yemekte sohbet ederken çocukluğunda gece yatağa işediğini, onu kızdırmak için "sidikli" dediklerini, bu nedenle yaşadıklarını ve hissettiklerini anlattı uzun uzun, bolca gülerek biraz hüzünlenerek.......
* * * * *
Arkadaşım ergenlik yaşına kadar gece yatağa işediği için o yıllarda ruh halinin biraz ezik biraz utangaç biraz da şaşkın olduğunu,
bu durumun nedenini annesinin "küçük kardeşlerini kıskanıyorsun" olarak yorumladığını.... sidiklilik maceralarının anlatmakla bitmeyeceğini, dile kolay ergenliğe kadar gece yatağa işemenin onu çok üzdüğünü söyledi.
bu durumun nedenini annesinin "küçük kardeşlerini kıskanıyorsun" olarak yorumladığını.... sidiklilik maceralarının anlatmakla bitmeyeceğini, dile kolay ergenliğe kadar gece yatağa işemenin onu çok üzdüğünü söyledi.
Nadir de olsa yataktan kuru kalktığı sabahlarda nasılda mutlu olduğunu anlattı gülümseyerek.
Annesi akşam ezanından sonra su içmeyi, karpuz, kavun, portakal gibi sulu meyveleri yemesini yasaklamış senelerce. Arkadaşım da gizlice tuvalete girip lavabodan suyu lıkır lıkır içermiş....
Bu arada ailesi onu doktora da götürmüş, hocalara da.
İlaçta içmiş, muska da taşımış.
Hatta bir akrabasının tavsiyesiyle koyunun yumurtalıklarını kızartıp yedirmiş annesi. O gün bu gündür sakatattan nefret etmiş, yemiyormuş.....
Annesine kızıyormuş o zaman ama önce elde, sonra merdaneli makine ile her gün çamaşır yıkayan annesi için sidikli bir çocukla hayatın biraz daha zor olacağını tahmin etmeye çalıştık.
Evlerinin kaloriferli olmaması nedeniyle kız kardeşiyle gece aynı karyolada uyurlarmış. Gecenin bir vakti bir bakarmış ki, her taraf göl olmuş!
Zaten çok incecik bir çocuk olan kız kardeşini usulca kucaklayarak yere indirir, çarşafları değiştirirmiş annesini uyandırmadan.
Yıllarca bu sporu tekrarlamaktan kolları iyice gelişmişmiş....
Zaten çok incecik bir çocuk olan kız kardeşini usulca kucaklayarak yere indirir, çarşafları değiştirirmiş annesini uyandırmadan.
Yıllarca bu sporu tekrarlamaktan kolları iyice gelişmişmiş....
En büyük kabusu ise ailece başka bir şehirde oturan akrabalarına yatılı olarak gezmeye gitmekmiş.
Gündüz güler yüzlü ve konuşkan bir çocuk olan arkadaşımın akşama doğru keyfi kaçarmış, adeta süt dökmüş bir kedi gibi sessizleşirmiş. Yatağa yatınca ise rezil olacağım korkusundan sabaha kadar uyumamaya çalışırmış.
12 yaşına gelip hala gece yatağa işediği için, anneannesi "seni istemeye gelenlere bu kız sidikli diyeceğim" diye korkuturmuş....
Tesadüf bu ya, yıllar sonra evlendiğinde eşinin de çocukluğunda gece yatağa işemiş olduğunu öğrenince çok gülmüşler.
Hiç romantik olmayan, komik bir ortak özellikleri olduğu için!
Hani annesi küçük kardeşlerini kıskandığı için onun işediğini söylemişti ya. Oysa eşi beş kardeşin en küçüğü ailesinin kıymetlisi olarak neden işemişti acaba? Onun için zaten doğru olmayan sözde kıskançlık teorisi de böylece çürümüştü yıllar sonra.... Daha sonra dünyaya gelen kızı da gece yatağa işemiş on yaşına kadar, tıp fakültesinin çocuk psikiyatrisi bölümüne götürmüş bir kaç defa. Kızına uygulanan tedavi yaklaşımı ise, yağmurlu günler & güneşli günler tablosu ve güneşli günlerde ödülden ileri gidememiş. Pek bir faydası olmamış zaten....
Hiç romantik olmayan, komik bir ortak özellikleri olduğu için!
Hani annesi küçük kardeşlerini kıskandığı için onun işediğini söylemişti ya. Oysa eşi beş kardeşin en küçüğü ailesinin kıymetlisi olarak neden işemişti acaba? Onun için zaten doğru olmayan sözde kıskançlık teorisi de böylece çürümüştü yıllar sonra.... Daha sonra dünyaya gelen kızı da gece yatağa işemiş on yaşına kadar, tıp fakültesinin çocuk psikiyatrisi bölümüne götürmüş bir kaç defa. Kızına uygulanan tedavi yaklaşımı ise, yağmurlu günler & güneşli günler tablosu ve güneşli günlerde ödülden ileri gidememiş. Pek bir faydası olmamış zaten....
Eşekten düşenin halinden eşekten düşen anlar misali, evladı üzülmesin diye onu uyandırmadan üzerini ve çarşafını değiştirerek "kollarını geliştirmeye" devam etmiş arkadaşım........
* * * * *
Arkadaşım bugün bu konu ile dalga geçiyor tabii ki ve bir de hava atıyor; "geçmişimde, gece yatağa işemekten başka birşey bulamazsınız" diye altını çizdiği ironik bir övünme konusu yapmış artık..........
Tıpta "" adı verilen bu durum, bir çocuk için çok zor, utanç verici, neşesini kaçıran ve acımasız başkalarının "sidikli" diye alay ettiği bir durumdur.
Tıbbın halen nedenini ve tedavisini tam olarak bulamadığı, bir çok çocuğun ve ailenin yıllarca strese girdiği, hastalık desen hastalık değil, psikolojik sorun desen psikolojik bir sorun değil, öylesine garip bir durum işte....
Tıbbın halen nedenini ve tedavisini tam olarak bulamadığı, bir çok çocuğun ve ailenin yıllarca strese girdiği, hastalık desen hastalık değil, psikolojik sorun desen psikolojik bir sorun değil, öylesine garip bir durum işte....
Arkadaşımın tecrübeli bir insan olarak önerileri var:
Gece yatağa işeyen çocuklarınızı öncelikle bir üroloji uzmanına götürmeniz.
Fiziksel bir sorun bulunmadığından emin olduktan sonra çocuk psikiyatrisi ve psikolog desteği almanız.
Ama en önemlisi, evladınıza hoşgörülü ve destekleyici davranmanız.
Çünkü geçecek.......
Bu arada arkadaşım da otomatik çamaşır makinesini icat edenden Allah razı olsun diyor!
Karikatürün sevimliliği ile başladığım yazınızı son cümleye kadar tebessüm ile okudum.Bence anlatımınızla olay çok sevimli bir hal almış.
YanıtlaSilSevgili Jasmin
Silkarikatür çok güzel. Erdil Yaşaroğlu'nun çizimine sağlık.
Bence en komiği arkadaşımın gece aynı karyolada uyuduğu kız kardeşinin göl içinde olduğu halde uyuması. Arkadaşımın boyu uzun değil ama kız kardeşi çok uzun boylu:)
Hahha! Gülmeyeyim dedim ama güldüm valla, ne yapayım:)
YanıtlaSilSevgili Hayal Kahvem,
YanıtlaSilarkadaşım da anlatırken gülerek anlattı hikayesini. Ama çocukken çok üzülürmüş, bu nedenle evlenememekten çok korkarmış:)
Merhaba 10. takipçiniz olarak katıldım blogunuza.
YanıtlaSilÖyle bir konu okudum ki iyi ki bu bloga gelmişim dedim. İlkokul sıralarında aynı sorundan ben de muzdariptim. Bir gece rüyamda abimin İzmir' den geldiğini gördüm gidip sarıldım beni kucağına aldı fakat o da ne benim pijamam ıslaktı hayır gelmesindi beni öyle ıslak halde kucağına alamazdı yok yok ben abimin gelmesini istemedimdi. Rüya mıydı kabus muydu anlayamamıştım ama gözümü açtığımda gerçekten ıslatmıştım yatağı. Bu yaşıma geldim hala daha beynimde çakılı kalmış bu rüya. İnsana böyle sıkıntılar yaşatan bir olay kolay atlatılmıyor nedense. Anlatımınız çok hoş. Bloglarıma beklerim efendim. http://erayazifikiredebiyat.blogspot.com.tr/ ve http://eratasarim2012.blogspot.com.tr/ Sevgiler...
Yanıtlamayı ihmal ettiğim için kusura bakmayın lütfen.
YanıtlaSilYazımı beğendiğiniz için çok teşekkür ederim. Güncel sorunları tıp bilgimle analiz edip yorumlamaya çalışıyorum yazılarımda.
Sizin bloglarınızı ziyaret ettim. Çok beğendim, fırsat buldukça takip etmeyi düşünüyorum. Başarılar, mutluluklar.........