Mesleği hekimlik olanın,
insanın fizyolojik durumları, sağlığın korunması için yapılması gerekenler ve
hastalara uygulanacak tedavi hakkında konuşması şüphesiz ki normaldir ve de görevidir ……
Fakat hekim bile olsanız bazı konuların toplum
içinde konuşulmasından çekinilir, kaçınılır hatta ayıp karşılanır….
Hekim ve kadın (bağyan diyenlerde var biliyorsunuz) olarak, konuyla ilgili dikkatimi çeken bir kaç örnek vermek istiyorum......
Hafif bir soğuk algınlığı
geçirdiğinizde, elinizde küçük bir kesi olduğunda veya yürürken ayağınızı incittiğinizde
uzun uzun çektiğiniz sıkıntıyı, yapılan tedaviyi anlatma özgürlüğünüz vardır,
ballandıra ballandıra anlatıp size gösterilen ilginin keyfini çıkarabilirsiniz
……
Ancaaaaaak söz konusu meme,
jinekolojik organlar hatta mesane ve barsaklarla ilgili bir hastalık olduğunda
mümkün olduğunca kısa bir kaç kelimeyle ve alçak sesle usulca konuşarak geçiştirilir,
mevcut hastalık basite indirgenir….
Bir anne bebeğini aylarca
karnında taşıyıp saatlerce doğum sancısı çektikten sonra yavrusunu dünyaya getirdiğinde büyük bir şey başarmıştır aslında, yorgundur ve mutludur…..
Ne olur sanki, yaşadıklarını
an be an kız arkadaşlarına, annesine, kayınvalidesine, görümcelerine hatta etrafındaki herkese şöyle ağız dolusu
anlatsa da içi ferahlasa, ne mümkün….
Şakır şakır kanaması olsa bile
gıkını çıkaramaz. Keza adet kanamasından bahsetmek zaten ayıptır adeta suç
işlemek gibidir. Böyle durumlar konuşulmaz, yok sayılır…..
Memeye bile göğüs denir bizde,
üstelik hekimler bile daha kibar olmak için göğüs der. Oysa göğüs vücudumuzun
boyunla karın arasında bulunan, solunum ve dolaşım organlarının yer aldığı
bölümüdür. Meme ise göğüs üst ön
duvarına
bağlarla tutunmuş, süt üreten bezlerden oluşan damla şeklinde bir çift organdır……
Ya tuvalet ihtiyacına yaklaşımımıza ne demeli, insanlar misafirliğe
gittiklerinde çişleri gelince utançdan kıvrım kıvrım kıvranırlar. Artık
dayanamayacak kadar çok sıkışılınca utana sıkıla "lavabonuz ne tarafta acaba” diye
sorulur.
İşte yine bir aldatmaca, sanki tuvalete lavabo (ispanyolca tuvalet) denirse daha kibar olunuyor anlayışı ve sadece
el yıkamaya gidiyorum havası…. Halbuki her insanın en doğal ihtiyacı olan bu durum, “bu
ortak sır” hiç bir zaman söz konusu edilmez….
Normal olarak yetişkin ve sağlıklı
bir birey, gün içerisinde ortalama olarak üç dört saat aralıklarla çişini
yapmak için tuvalete gitme ihtiyacı hisseder, çok iyi bildiğiniz gibi …..
Ve en kısa sürede en
yakın tuvalete gitmek zorundadır. Bu süre uzadıkça fiziksel olarak kıvranır,
dikkati dağılır, huzursuzluğu artar……
Evinizin dışındayken temiz
görünüşlü, suyu akan, tuvalet kağıdı, sıvı sabunu ve kağıt havlusu olan tuvalet
bulmak çok önemlidir, eğer kolay ulaşılabilir mesafede varsa ne mutlu size, gönül
rahatlığı içinde ihtiyacınızı giderebilirsiniz…..
Ulaşılabilir mesafede olan tuvalet bu özellikleri taşımıyorsa iğrenme ve
kıvranma duygularınız birbiriyle savaşır dakikalarca ve kıvranma duygunuz galip gelir doğal olarak......
Hepimizin vardır çaresizce iğrenç tuvaletlere girmişliğimiz zamanın birinde.....
Çocukluğumdan beri bir eve misafirliğe gittiğim zaman, evin kötü bir kokusu var mı, tuvalet ve lavabo temiz mi diye çok dikkat ederim. Eğer bu ayrıntılardan biri bile olumsuz ise zorunlu bir neden yoksa bir daha gitmem o eve. Elimde değil, kokudan çok rahatsız oluyorum çünkü, hemen midem bulanıyor, tansiyonum düşüyor......
İlkokuldayken okulun tuvaletine gitmeyi annem kesinlikle yasaklamıştı, bu yüzden bir kaç kez eve yetişemeyip kaçırmışlığım vardır.....
Lise yıllarımdan itibaren
çantamda sabun ve kağıt mendil taşımaya başlamıştım.....
Mecburi hizmet yaparken gittiğim köy ziyaretlerinde, tuvaletlerin bazen tahta
kapısı olurdu bazen paçavra bir şey kapı görevini icra ederdi. Beraber gittiğimiz
kız arkadaşlarla birbirimizin bekçiliğini yaparak tuvalete girerdik sırayla. Bu arazi tuvaletlerinde (hela demek daha uygun)
üzerine bastığımız tabandaki çürük tahtanın kırılma olasılığı kabusunu yaşardık her defasında….
Bu
iğrenme duygusuyla taşındığım her evde klozet kapaklarını mutlaka değiştirdim
bazen de klozeti.
Kazandığımız paranın önemli bir bölümünü vererek çocuklarımızı ilkokuldan
itibaren özel okula gönderme nedenlerimizin başında gönderdiğimiz okulların
temiz ve bakımlı tuvaletlerinde sıvı sabun ve tuvalet kağıdı olmasıdır…..
Uzun yolculuklardaki mola yerlerinin
tuvaletlerini hatırlayın, biraz mideniz bulansın, 10 yıl öncesine kadar
nasıl iğrenç ötesiydi. Tuvalet pis, su akmaz aksa da sabun yok ya da vıcık
vıcık bir sabun parçası, böğğğğğ…..
Son yıllarda tuvalet temizliğine önem veriliyor artık. Şehirlerarası yollarda
mola yerlerinin tuvaletleri oldukça temiz ve bakımlı. Özellikle marketinin
içinden geçilerek tuvaletine girilen bir benzin istasyonu zinciri bu konuya çok
önem veriyor …..
Alışveriş merkezlerindeki tuvaletlerin sıvı
sabunu, musluk suyu, kağıt havlusu, dış kapısı, hatta sifonu bile sensörlü
artık…..
Ancak hala bir çok tuvaletin dış kapısı
ağır ve zor açılır sistemli, bu nedenle ellerinizi tertemiz yıkadıktan sonra
yıkamayanların da tuttuğu kapı kolunu tutmak zorunda kalıyoruz, ben elimi
kuruladığım kağıdı kapının kolunu tutmak için saklarım fakat daha sonra o
kağıdı atacak çöp ararım bir süre….
Bu konuda yeni konsept dış kapı yerine iki
duvar arası geçişli mimari ya da sensörlü kapı….
Yurt
dışı seyahatlerinde ise uzun süre yürümekten olsa gerek, neredeyse saat başı
tuvalet aranır. Fast food zincirlerinin tuvaletlerine ancak alışveriş yapınca
verilen fişte yazılı şifre ile girilebiliyor……
Gördüğüm en temiz, bakımlı ve güzel tuvalet Paris Champ Elysee'de çok ünlü bir pastanenin ikinci katındaki tuvalet olup Champ Elysee'yi yukarı aşağı turlarken mutlaka iki kere girmişliğimiz vardır, bazen ayıp olmasın diye alışverişte yaptık canım......
Sene 2010'da Barselona Guell parkın tuvaletinde, bahçesinden
başlayan uzun kuyrukta sıra bekledikten sonra tuvalete girerken bir kadın
görevlinin sadece ikişer yaprak tuvalet kağıdı vermesi (içeride
tuvalet kağıdı olmaması) bana çok garip gelmişti….
Tahran’da ise tuvaletler çok farklıydı, yıkama duşları ve sifon pedalları
vardı ama tuvalet kağıdı genellikle yoktu. Kaldığımız bir hafta boyunca
bunalıma girmiştim.....
Artık bunları konuşmak ve suya, sabuna, kağıda dokunmak lazım....
Çünkü temizlik imandan
gelir…..