Labradordan mercan denizine kadar
Kısır ve kasvetliydi hayatlarKulübelerimiz geçilmiyordu pirelerden, sıçanlardan
Ve çocuklar ölüyordu hastalıklardan.
Fakat sonra buhar makinaları, aşılar
Yükselen bir deniz gibi kurtardı karaya oturmuş kaderimizi
Daha fazla yiyeceğimiz vardı artık, daha uzundu ömrümüz.
Göz atmak için gökadamızın karanlığına
İnsanlar ve teleskoplar yolladık uzayaGörmediğimiz bir şeyi gördük inceleyince hücrelerimizi
Alınyazımızı gördük, lambamızın cinini, genlerimizi
Dünya hala acımasız bir yer, bunu biliyoruz tamam,
Ama bir zamanlar daha kötüydü.
Öyleyse yola devam......
James C. Davis’in bu şiiriyle tesadüfen karşılaştım......
Kimdir bu James C. Davis diye internette araştırdım sonra. Türkçe olarak yeterli bilgi veya yorum bulamayınca ingilizce (okuma ingilizcem
kesinlikle konuşma ingilizcemden daha iyidir) kaynaklardan araştırma
yaptım ve Pennsylvania Üniversitesi tarih bölümünde 1960-1994 yılları arasında
dersler veren bir tarih profesörü (emeritus) olduğunu, “Yola Devam” olarak
dilimize çevirisi yapılmış olan “So
Far, So Good” isimli şiirinin, aslında “The Human Story: Our History, from the
Stone Age to Today” isimli kitabının son sözü olduğunu
öğrendim......
Bu kitapta neler yazılı acaba diye düşünürken,
kitabın Barış Bıçakçı tarafından "Taş Devrinden Bugüne Tarihimiz:
İnsanın Hikayesi" olarak çevirisinin yapıldığını sevinçle okudum ve sevgili arkadaşım Nilüfer’e
önce bu kitabın farkına varma hikayemi ve kitabı hemen alıp okumak istediğimi
heyecanla anlattım. Sağolsun hangi arada fırsat bulduysa aynı gün bana kitabı
hediye etti…..
James C. Davis’in dünya tarihini,
salgın hastalıkları, keşifleri, icatları, savaşları yani taş
devrinden bugüne insanın hikayesini optimist ve masal tadında bir anlatım
tarzı ile yazdığı bu kitabı akşamdan geceye saatlerce uykusuz kalarak bitirmeye
çalışıyorum……
Kitaptan bir kaç paragraf;
Ancak 1300’lü yıllara gelindiğinde
Avrupalıların nüfusu çok artmıştı. Doyurulması gereken çok fazla boğaz
olduğundan her yerde kıtlık yaşanmaya başladı. ….. Her yıl çok sayıda insanın
kötü beslenme ve kötü beslenmeden kaynaklanan hastalıklardan öldüğünden
kuşkumuz yok…..
Bu dönemde kıtlıktan çok daha korkunç bir
katil ortaya çıktı…… Veba. Denizciler veba mikrobu taşıyan pirelerle kaplı fareleri de
büyük olasılıkla beraberlerinde getirdiler. Veba kısa sürede Avrupa’nın güney
kıyısındaki birçok limanı kasıp kavurmaya başladı. Ardından iç bölgelere de
yayıldı….. veba bazen yavaş bazen hızla yayılarak Avrupa’nın büyük bölümünü
etkisi altına aldı. Hemen bir ad edindi: Kara Ölüm. (Sayfa:192)
“Bu salgın hastalık” diye yazıyordu John
Clyn, “köylerde ve kentlerde, kalelerde ve kasabalarda insan bırakmadı, öyle ki
oralarda yaşayan birini bulmak neredeyse olanaksızdı; salgın o kadar
bulaşıcıydı ki, hasta birine veya bir ölüye dokunan herkes hemen hastalığı
kapıyor ve ölüyordu.
Hatırlanmaya değer şeyler zamanla silinmesin ve bizden sonra yaşayacak olanlar bilsin diye bunları yazdım ve korkarım yazılanlar yazanla birlikte yok olacak…. Belki biri hayatta kalır, Adem’in soyundan biri bu salgından kurtulur da benim başladığım çalışmayı sürdürür diye bu parşömeni bırakıyorum…… (Sayfa:193)
Hatırlanmaya değer şeyler zamanla silinmesin ve bizden sonra yaşayacak olanlar bilsin diye bunları yazdım ve korkarım yazılanlar yazanla birlikte yok olacak…. Belki biri hayatta kalır, Adem’in soyundan biri bu salgından kurtulur da benim başladığım çalışmayı sürdürür diye bu parşömeni bırakıyorum…… (Sayfa:193)
1600’lerde hastalıklar, savaş ve açlıktan
bile daha öldürücüydü. Daha önce ortaçağda, salgın hastalıkların en kötüsü
vebaydı. 1600’lerdeyse birkaç hastalık çok sayıda insanı yiyip bitiriyordu.
Yalnızca veba değil, çiçek, dizanteri ve tifüs. (Sayfa:197)
Elbette "Yola Devam".....
Amaaaa sevgiyle, iyilikle, merhametle, şefkatle ve gerçekten İNSAN olarak ......
Kitabın yarısına gelebildim henüz....
Bir hekim ve bir insan duyarlılığıyla kitabı okurken dakikalarca dalıp gittiğim oluyor. Okuduğum her satırda “nedir bu insanların birbiriyle derdi binlerce yıldır” diyorum....
Günümüzde yine dünyanın dört bir yanındaki savaşlar ve hastalıklar nedeniyle insanların ölmesi, Suriye’li göçmenlerin yaşadıkları, her gün duyduğumuz şehit haberleri, şehit ailelerinin acıyla kavrulmuş çaresiz gözyaşları içimdeki umutsuzluğu artırıyor…….
Günümüzde yine dünyanın dört bir yanındaki savaşlar ve hastalıklar nedeniyle insanların ölmesi, Suriye’li göçmenlerin yaşadıkları, her gün duyduğumuz şehit haberleri, şehit ailelerinin acıyla kavrulmuş çaresiz gözyaşları içimdeki umutsuzluğu artırıyor…….
James C. Davis’in, gelişen teknoloji nedeniyle tarımda üretimin hızla artması, enfeksiyon kaynaklı büyük salgınların "öğrenilen hijyenik davranışlar ve aşılar" nedeniyle daha az görülmesi dolayısıyla optimist düşünerek “So Far, So Good” şiirini yazdığına kanaat getiriyorum....
Elbette "Yola Devam".....
Amaaaa sevgiyle, iyilikle, merhametle, şefkatle ve gerçekten İNSAN olarak ......
Merhaba
YanıtlaSilyazın bana umut ve umutsuzluğu bir arada yaşatmayı başardı. İnsanlık ne kadar ilerlese de bazı insanlar doyumsuz varlığının esiri olmaya devam edecek ne yazık ki...
Sevgili Jasmin,
Silkötülük iyiliğe kıyamete kadar zarar vermeye devam edecek galiba....
Keşke kötülük hiç olmasaydı ve dünyada cennete benzeseydi.....
iyi ki bilim var, iyi ki bilim insanları ve doktorlar var da bu hastalıklarla bir şekilde baş edilmiş. ah bi de şu savaşları yok edecek bir şeyler olsa bu dünyada.
YanıtlaSilYakıp yıkıp yok etmek nasıl ilkel bir içgüdü....
SilAnlamak mümkün değil....
Allah ülkemizi ve iyi insanları korusun her zaman....
Bir kitap, bir şiir insanı nasıl da heyecanlandırıyor değil mi? sonrasında burada paylaşıp bizim de haberimizin olmasını
YanıtlaSilsağlamak ayrı bir güzellik.
teşekkürler :)
Gerçekten, şiiri ilk okuduğumda çok sevdim ve uzun süre araştırdıktan sonra bilgilere ulaştım. Tarih seven herkese bu kitabı tavsiye ederim. Hatta az sevenlere de çünkü hiç sıkılmadan çok kolay okunuyor.....
SilAdlai Stevenson : insanlar zaman zaman kıyıcı,ama insanoğlu iyi yüreklidir.İnsanlar aç gözlü olsalar da insanoğlu tok gözlüdür.İnsanlar ölümlü ama insanlık ölümsüzdür
YanıtlaSilŞimdi bu Stevenson feminizmi bilmiyor galiba.....
Silİnsanoğlu yerine insan evladı deseydi daha iyi olacaktı......