Çocukluğumdan beri süslenmek hep ilgi alanımdaydı. Annem çok güzel bir kadındı (hala da öyledir) ama sanırım babamın kıskanç olması nedeniyle çok
sadeydi. Makyaj malzemesi olarak çok nadiren açık renkli bir rujunun olduğunu
hatırlıyorum hayal meyal. Bir bankada çalışan komşumuz Hanife abla tırnaklarına pembe sedefli oje
sürerken ellerimi uzatıp bana da sürmesini istediğimde 10 yaşındaydım. Ne kadar mutlu olmuştum, ellerimi dakikalarca seyrederdim. O yıllarda ülkemizde bu kadar çok malzeme yoktu, uzun süre kendime ait bir şişe
ojem olmadı.
Daha sonra ortaokul son sınıfta kirpiklerime sulu boya sürüyordum gizlice ve
aynada kendimi seyrediyordum ve babamın kızacağı korkusuyla hemen yüzümü yıkıyordum. Babam için en önemli şey
benim üniversite okumamdı. Bu nedenle ders çalışmama engel olacak, benim aklımı meşgul edecek her şey
yasaktı. Lise yıllarında göz kalemi almıştım, bayramlarda veya düğüne filan giderken
sürerdim hafifçe. Nihayet tıp fakültesini kazandım ve ailemden uzak bir şehire gittim,
üniversitenin yurdunda kalıyordum. Yurtta kalan ve çeşitli fakültelerde okuyan kızların içinde çok bakımlı ve
süslü olanlar vardı. Yaşasın, bende makyaj yapma özgürlüğüne kavuşmuştum.
Hemen nemlendirici krem, deodorant, göz kalemi ve çikolata kokulu ve renginde Fami 33 ruj aldım ve kullanmaya başladım. Artık kendimi bakımlı bir genç kız olarak iyi hissediyordum. Fakat özgürlüğüme müdahale gecikmeden yapıldı. Bir gün, bir erkek öğrenci bana özeleştiri vereceğini söyledi. Önce çok korktum, özeleştiri de neydi acaba? Sonra bana neden makyaj yaptığımı ve bunun doğru bir davranış olmadığını söyledi. Bende 18 yaşın verdiği enerji ile, "sen neden lens takıyorsan, tıraş oluyorsan bende o nedenle makyaj yapıyorum, bana karışamazsın" dedim ve biraz tırssam da makyaj yapmaya devam ettim inatla. Bu benim özgürlüğümdü ve kimse engel olamazdı....
Her sabah mutlu bir şekilde makyajımı yaparak güne başladım. En yoğun tempolu günlerimde bile ihmal etmedim makyaj yapmayı. Mesleğimde yükseldikçe sorumluluğum arttı, bazen sadece uyumak için eve gidebildiğim günlerde bile makyaj yapmaya çalıştım, daha dinamik ve güçlü görünebilmek için.
Gün geldi, bu defa da bana üniversitede özeleştiri veren arkadaşın tamamen tersi siyasi düşüncede olan bir üst yöneticim, sadece ve sadece onlardan farklı olarak makyaj yaptığım için arkamdan "o bizim dünyamızdan değil" diye konuşmuş ve tüm çalışkanlığıma, dürüstlüğüme, hanımefendiliğime ve her zaman uyumlu ekip çalışması içinde başarılı olmama rağmen beni bir kalemde "marslı" ilan etmişti. Bulunduğu makam ona da kalmadı, hiç beklemediği bir anda "plutonlu" ilan edilerek gitmek zorunda kaldı.
Kimsenin ahı kimsenin yanına kalmıyor bu dünyada.
Makyaj yapmak; bazı özel üzücü zamanların dışında benim için bir yaşama biçimiydi. Bakımlı, özgüvenli ve enerjik olmam için hep çok önemli oldu. Tabii ki abartıya kaçmadan, doğal görünerek ve mümkün olduğunca iyi malzeme kullanarak makyaj yapmayı herkese tavsiye ediyor ve gönülden destekliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
.