10 Ekim 2014 Cuma

Yemek Yapabilme Sevinci







Yemek yapabilmek muhteşem bir keyiftir, mutluluktur, hatta yaşama sevincidir.....
Bir insan ne kadar çok zengin olsa da, hangi tahsili almış olsa da veya hangi makam mevkide bulunuyor olsa da yemek yapabilmeli daha doğrusu yemek yapabilme sevincini mutlaka yaşayabilmelidir. 
Bu sevinci yaşamaktan mahrum kalmış insanların hayatında, kesinlikle çok büyük bir şeyler eksik kalmış demektir. Abartmıyorum inanın, yemek yapabilmek benim için huşu içinde yaşadığım, gerçekten öyle muhteşem bir duygudur ki. Paketlerinde veya torbalarında öylece durup sizin ilgilenmenizi bekleyen birçok muhteşem malzemeden yine muhteşem lezzette yemekler hazırlamak, pişirmek, servis için süslemek ve sofralar kurmak, sevdiğiniz insanlara sunmak ve onların yemeklerinizin lezzetini almalarını seyretmek, memnuniyetlerini görmek veya duymak nasıl bir mutluluktur......
Tıpkı aşk gibi anlatılmaz yaşanır......

                                                  
Yemek yapma sevincini on iki yaşında keşfettim ilk olarak. Üst kat komşumuz Asuman abla yemek kursuna gidiyordu ve bana ikram ettiği kremalı pastanın hem çok güzel görünüşü vardı hem de çok lezzetliydi. Bende güzel pastalar yapmaya heveslendim hemen ve güzel pastalar yapma hayallerine daldım. Gazetelerin ve dergilerin yemek köşelerini mutlulukla okumaya başladım. Beğendiğim tarifleri keserek bir deftere yapıştırıyordum, ergenlerin popstar fotoğraflarına yaptıklarını ben domestik bir ergen olarak yemek tariflerine yapıyordum. Dersimin olmadığı zamanlarda bazı tarifleri deniyordum bile, bazen yaptığım kekler öyle başarısız oluyordu ki ben bile yiyemiyordum (O defteri hala saklıyorum ve ara sıra yemek çeşidi konusunda sıkıştığımda karıştırıyorum).

Zamanla işi ilerlettim, artık annem misafiri geleceği zaman bana başvuruyordu ve elmalı turta, yoğurtlu börek, beze gibi bazı spesiyallerimi yaptırıyordu, vallahi o yıllarda dakikalarca elde çırparak yaptığım bezeyi bugün tutturamıyorum. Bir gün piknik tüpte börek kızartırken (o yıllarda kızartmalar ocak kirlenmesin diye piknik tüp denilen küçük boy gaz ocağında yapılırdı) kaynar yağ ile sağ elimi yakmışlığım ve günlerce acı çekmişliğim de var.

Pasta, börek işlerinden yemek yapmaya terfi edişim, tıp fakültesinin son sınıfında Silivri Değirmenköy sağlık ocağında iki ay boyunca hafta içi yatılı olarak kaldığımız halk sağlığı stajına denk gelir. Bu staj sırasında, bizim grupta ben dahil 10 kız arkadaş ikişer kişi eşleşerek her gün tüm ekibin kahvaltı ve akşam yemeğini hazırlamaya ve bulaşıkları yıkamaya karar verdik. Kurada eşleştiğim arkadaşım yemek yapmayı bilmiyordu ve gönüllü olarak bulaşıkları yıkamayı üstlenmişti sağ olsun, bende haftada bir gün, on kişiye üç çeşit yemek yapmıştım büyük bir zevkle. Yemekler yendikten sonra arkadaşlarım ellerine sağlık, güzel olmuş dedikleri zaman içim nasıl rahatlardı anlatamam, çok şükür bugün de bu işi başardım diye sevinirdim. Çünkü beğenilmeyen bir yemek olduğunda, diğer kızlar çooook kibarca dokundurma yapıyorlardı.

Fakülteden mezun olunca yine kura çektik ve sınıf arkadaşım Ayşe ile beraber iki yıl mecburi hizmet yapmak üzere orta anadolu illerimizden birine gittik. Kaloriferli güzel bir ev kiraladık ve sevimli bir şekilde evimizi döşedik. Ev arkadaşımda yemek yapmayı seviyordu ve çok lezzetli ve değişik yemekler yapıyordu (Limonlu krem karamel ve tencerede soğanlı biftek pişirmeyi ondan öğrendim ve hala çok severek yaparım). İki yıl boyunca çok güzel sofralar hazırladık, misafirler ağırladık ve yeni yeni yemekler yapmayı öğrendik......
 
  
                                            
      

 
Teknoloji ilerledikçe doğal olarak mutfaktaki başarımı artırıcı pek çok alet edindim, benim için en hayat kurtarıcı olanı mutfak robotunun soğan doğrama ve havuç rendeleme aparatları. Çünkü gözlerim soğana çok hassas ve aceleciliğimden havuç rendelerken el derimi rendelemiştim çok zaman. Mesleğim zaten çok stresli, üzerine bir de yönetici olunca bazı günler çok yorgun ve gergin olarak eve gelince doğru mutfağa giriyorum. Mutfağım benim için adeta terapi merkezi. Malzemeleri doğrarken veya havanda sarımsak döverken stresimi atıyorum, yemeği pişirirken kararlar alıyorum, ardından masayı hazırlarken hayallere dalıyorum ve en sonunda ailece masaya oturup afiyetle yemekleri yerken kendimi yenilemiş oluyorum......

Üzerine biraz daha keyif almak istiyorsam elime tableti alıp koltuğa uzanıyorum ve yeni tarifler keşfetmeye dalıyorum. Bazen iş ile ilgili yeni stratejiler geliştirmek istiyorsam enteresan ve evde yapılması çok zor olan tarifleri denemeye çalışıyorum, o tarif için yeni ve zor bulunan malzemeler ve aletler aldığım oluyor. Deneyip başarılı olduğum pek çok değişik ve zor yemek yaptım, içli köfte, suşi, guakamole sos gibi. Başarısız olduğum tariflerde oldu baklava ve makaron gibi, ikisini de yapabilmek için birer günümü harcadım ama başaramadım, ne yapalım hayatta böyle değil mi, bazen başarısızlığı da kabul etmek gerekir. Bu çıkarım da terapinin bir parçası aslında…… 
Mutfağınızı sevmeniz sadece karnınızı doyurmanız için değil ruhunuzu arındırmanız ve beslemeniz içinde çok önemli......
 

1 yorum:

  1. Yemeklerini tatma şansını yakalamış bir insan olarak anlayamadığım o kadar kısa sürelerde bu muhteşem lezzetleri nasıl başarıyorsun...' Mutfakta biri mi var ' klişesini zorluyor.

    YanıtlaSil

.