Sevgili
kedimiz Tuşpa’dan daha önce birkaç yazımda söz etmiştim. Bugün ona özel bir
yazı yazmak geldi içimden. O evimizin minik bebeği, nazlı kedisi, sevgisini
karşılıksız sunan, yolumuzu gözleyen, hep yanımızda yakınımızda olmak isteyen
can dostumuz…..
Senelerce
içimdeki hayvan sevgisini “ay ne cici kedi veya köpek” diye uzaktan uzaktan
yaşamıştım. Küçük oğlumun sürekli eve kedi veya köpek alma isteğini balık,
kaplumbağa alarak ötelemeye çalıştık senelerce, bahanemiz ise apartman
dairesinde olmaaaaaz dı.
İki yıl önce mayıs ayında, oğlumun ısrarlarına
dayanamayarak bir arkadaşımın yavru kedilerini görmeye gittik, anne baba ve üç
yavru muhteşemdiler. Hepsi ayrı güzeldi ama Tuşpa’mız bizi görünce koşarak
yanımıza geldi, hiç yanımızdan ayrılmadı ve bizi o seçti aslında.
Birkaç hafta sonra evimize geldiğinde önce ürkekçe her yeri kokladı
yavrucuk, yavaş yavaş evimizi ve bizi benimsemeye başladı. Tıpkı ilk defa
bebeğim doğduğunda bebek bakma konusundaki acemiliğim gibi Tuşpa’yı sevme
konusunda da pek çok acemiliğimiz oldu. Onu sevmeye çalışırken beceriksiz
davrandığımız için aylarca ellerimiz çizik içinde dolaştık. Birde saçma bir hijyen duygusuyla ona dokununca sürekli ellerimi yıkıyordum, şimdi koklayıp öpüyorum tıpkı en sevdiklerimi öptüğüm gibi.....
İlk aylarda ev
halkı ikiye bölünmüştük, Tuşpa’yı sevenler ve Tuşpa’yı istemeyenler. Eşim
“kocaman cüssesinden” hiç beklenmeyecek
bir şekilde minicik kediden korkuyordu, kedicik onun korkusunu oyun zannedip
peşinden koştukça ay ay diye çığlıklar atıyordu. Büyük oğlum ise minimal
düzeyde olan kedi alerjisini bahane ederek odasına girmesini kesinlikle
yasakladı, hatta koridorda, salonda ve mutfakta dolaşmasına çok kızıyordu. İlk günler duygusal açıdan çok zorlandım, bir
yanda bizden başka kimsesi olmayan minicik bir yavru kedi, küçük oğlum ve ben,
diğer yanda sevdiğim herkes……..
Hele arkadaşlarım, en sevdiğim arkadaşlarım hiç sıcak bakmadılar bizim evimizde Tuşpa gerçeğine. Arkadaşlarım, eski ve eskimeyen dostlarım; bir taneniz de kedi sevseydi ne olurdu yaaaaa…... Eve gelen
herkes Tuşpa’yı salona sokmamamı istiyor, bazıları bir daha gelmeyecekleri
tehdidinde bulunuyor, bazıları uzaktan görünce çığlık atıyor, bazıları yüzlerinde
bir iğrenme ifadesi ile eve eşyalara bakıp tüy arıyor, bazıları ikram ettiğim çayı, yiyeceği
almıyor falan filan……
Bu yaşadıklarımdan sonra insanların
üçe ayrıldığını fark ettim; kedi sevenler, kediden korkanlar, kediden ve tüm hayvanlardan
nefret edenler….. İğrenme ifadesi ile eve eşyalara bakan, ikram ettiğim çayı,
yiyeceği almayan sevgili arkadaşlarım, kedi nasıl temiz bir canlı hiç dikkat ettiniz
mi? Saatlerce yalanarak kendisini nasıl temizliyor gördünüz mü? Sokak
kedilerinin bile o kirin pisin içinde tüyleri nasıl da temiz ve parlaktır
farkında mısınız acaba? Tuşpa’mızı çok nadir durumlarda yıkamamıza rağmen
bembeyaz, yumuşacık pamuk gibidir her zaman. Dakikalarca nasıl özenle
temizlenir, onu seyrederken hayran olurum titizliğine, parmak aralarını bile
tek tek temizler. Tüy konusunu da en ileri teknolojik özellikleri olan elektrik süpürgesi
alarak çözdü. Ayrıca ev ve iş yerinde birkaç tane tüy temizleme rulosu
bulundurmakta her zaman işe yarıyor……
Lütfen biraz anlayışlı olun, ben Tuşpa'yı da sizi de çok seviyorum....
Daha
önce az samimi olduğum kedisi olan arkadaşlarımla, şimdi çok samimi olduk,
gençken sohbetlerimizde bebeklerimizden söz ederken şimdi dakikalarca kedi
muhabbeti yapıyoruz kedisever dostlarımla. Ailece uzak mesafeli bir yere tatile
giderken Tuşpa’mızı emanet ettiğimiz kedisever komşumuz var, sevgili arkadaşım Nurşen
ve özellikle eşine çok teşekkür etmek istiyorum. Tuşpa’mızın yolculuk yaparak yorulup
huzuru kaçmadan evimizde onu sevenlerin gözetiminde olması çok büyük şans şüphesiz……..
Evinde
kedisi veya köpeği olanın depresyona girme ihtimali oldukça düşüktür sanırım,
girse de antidepresan ilaca ihtiyacı olmaz. Çünkü can dostlarımıza sarılmak, tüylerini
okşamak, onların mırıltılarını dinlemek ne stres bırakır insanda ne de sıkıntı.
Sunduğu sevginin karşılığını almayan, bunları yapıp ta mutlu olmayan insan var
mıdır bu dünyada....
İnsanlar
yapı olarak sürekli ve düşük frekanslı seslerle sakinleşmektedir. Yapılan
bilimsel çalışmalarla, kedilerin
mırıltı ile yaydıkları titreşimin bir yatıştırma işareti olduğu, kedilerin
stresi diğer hayvanlara göre üç kat daha hızlı alabildiği, güven, bağlılık,
sevgi, şefkat ve vicdan duygusunu artırdığı, kedi mırlamasının 20 ila 50 Hertz
arasında düşük frekansta devamlı bir ses olmasından, deriye yakın bulunan sinir
uçlarında rahatlatıcı etkisi bulunduğu kedi mırıltısının bir ilaç ve müzik gibi yatıştırıcı etkisinin olduğu kanıtlanmış.
Tubişim
çok asil, mağrur ve gururludur, hem de tüm kedilerden daha fazla olarak. Koltukları
tırmaladığında veya dışarı kaçmaya çalıştığı zaman nadiren de olsa sesimi sert
bir şekilde yükselttiğim zaman küser, bir köşeye çekilir ve uzun süre ses
vermez.
Bu
sevgi insana miyavlamayı öğretiyor resmen, karşılıklı konuşup anlaşabiliyoruz…..
Evin içinde nereye gitsem beni takip edip bir köşede sessizce işimi yapmamı
seyreder, işe dalıp onunla ilgilenmeyi geciktirirsem “ben buradayım, biraz
benimle ilgilen” diye bana mutlaka bir oyun yapıyor. Geceleri kafasını sevmemiz
için yanımıza gelir ve ayakucumuzda uyur, benim uykum kaçarsa o da uyuyamaz,
ben nereye Tuşpa oraya. Bazen birkaç günlüğüne evden uzak bir yere gidip
döndüğümde, beni görünce koşarak yanıma gelip saatlerce sevdirmeden kaçarak
bana kapris yapar mutlaka.....
Artık
o bizim evimizin bir ferdi, ben ve küçük oğlum onu çok seviyoruz, öyle çok
seviyoruz ki zavallıcık bazen bu abartılı sevgimiz yüzünden bizden kaçıp
saklanıyor bir süre. Neyse ki eşim artık korkmuyor, Tuşpa’yı çok seviyor,
sadece kucağına alıp sevmekten çekiniyor hala. Büyük oğlum, canım evladım; baktı
ki biz çok seviyoruz, eskisi kadar tepki göstermiyor çok şükür….. İstese o da sevecek
ama, bir yemin ettim ki dönemem misali…..
Kedi,
köpek sevgisini, hayvanlarında sevgiye ihtiyaçlarının olduğunu mahzun
bakışlarından hissedebilme duygusunu, dışarıda yaşayanlara yazın su, kışın
yemek verdiğinizde hissettiğimiz huzuru dünyadaki tekamül yolculuğumuzun bir
aşaması olarak görüyorum. Sevgi duygusunu ve onu hissetmeyi seven bir insan
olarak ben bile bu kadar geç kalmışken, Allah olmayanlara da nasip etsin….......
Bak, Edip Cansever ne diyor:
YanıtlaSil"Hiçbir şeyin hiçbir şeyliği gibi bir şeydim. İşte ben
Hiç kimselerin tutmadığı oyunlara giderdim
Bir kedi ayaklarıma sürtünerekten geçerdi - ki benim yaşamımda
Her zaman bir kedi bulunur, onu ben
Bir imza gibi yazılarıma koyarım -"
Sen de kedini bir imza gibi yazılarına koy öyleyse:)
Teşekkürler Hayal Kahvem,
YanıtlaSilbeni çok mutlu ettiniz.