23 Şubat 2015 Pazartesi

Sevgili Kedimiz Tuşpa




Sevgili kedimiz Tuşpa’dan daha önce birkaç yazımda söz etmiştim. Bugün ona özel bir yazı yazmak geldi içimden. O evimizin minik bebeği, nazlı kedisi, sevgisini karşılıksız sunan, yolumuzu gözleyen, hep yanımızda yakınımızda olmak isteyen can dostumuz…..
Senelerce içimdeki hayvan sevgisini “ay ne cici kedi veya köpek” diye uzaktan uzaktan yaşamıştım. Küçük oğlumun sürekli eve kedi veya köpek alma isteğini balık, kaplumbağa alarak ötelemeye çalıştık senelerce, bahanemiz ise apartman dairesinde olmaaaaaz dı.
İki yıl önce mayıs ayında, oğlumun ısrarlarına dayanamayarak bir arkadaşımın yavru kedilerini görmeye gittik, anne baba ve üç yavru muhteşemdiler. Hepsi ayrı güzeldi ama Tuşpa’mız bizi görünce koşarak yanımıza geldi, hiç yanımızdan ayrılmadı ve bizi o seçti aslında.




Birkaç hafta sonra evimize geldiğinde önce ürkekçe her yeri kokladı yavrucuk, yavaş yavaş evimizi ve bizi benimsemeye başladı. Tıpkı ilk defa bebeğim doğduğunda bebek bakma konusundaki acemiliğim gibi Tuşpa’yı sevme konusunda da pek çok acemiliğimiz oldu. Onu sevmeye çalışırken beceriksiz davrandığımız için aylarca ellerimiz çizik içinde dolaştık. Birde saçma  bir hijyen duygusuyla ona dokununca sürekli ellerimi yıkıyordum, şimdi koklayıp öpüyorum tıpkı en sevdiklerimi öptüğüm gibi.....




İlk aylarda ev halkı ikiye bölünmüştük, Tuşpa’yı sevenler ve Tuşpa’yı istemeyenler. Eşim “kocaman cüssesinden” hiç beklenmeyecek bir şekilde minicik kediden korkuyordu, kedicik onun korkusunu oyun zannedip peşinden koştukça ay ay diye çığlıklar atıyordu. Büyük oğlum ise minimal düzeyde olan kedi alerjisini bahane ederek odasına girmesini kesinlikle yasakladı, hatta koridorda, salonda ve mutfakta dolaşmasına çok kızıyordu.  İlk günler duygusal açıdan çok zorlandım, bir yanda bizden başka kimsesi olmayan minicik bir yavru kedi, küçük oğlum ve ben, diğer yanda sevdiğim herkes……..

  
 


Hele arkadaşlarım, en sevdiğim arkadaşlarım hiç sıcak bakmadılar bizim evimizde Tuşpa gerçeğine.  Arkadaşlarım, eski ve eskimeyen dostlarım; bir taneniz de kedi sevseydi ne olurdu yaaaaa…... Eve gelen herkes Tuşpa’yı salona sokmamamı istiyor, bazıları bir daha gelmeyecekleri tehdidinde bulunuyor, bazıları uzaktan görünce çığlık atıyor, bazıları yüzlerinde bir iğrenme ifadesi ile eve eşyalara bakıp tüy arıyor, bazıları ikram ettiğim çayı, yiyeceği almıyor falan filan……
Bu yaşadıklarımdan sonra insanların üçe ayrıldığını fark ettim; kedi sevenler, kediden korkanlar, kediden ve tüm hayvanlardan nefret edenler….. İğrenme ifadesi ile eve eşyalara bakan, ikram ettiğim çayı, yiyeceği almayan sevgili arkadaşlarım, kedi nasıl temiz bir canlı hiç dikkat ettiniz mi? Saatlerce yalanarak kendisini nasıl temizliyor gördünüz mü? Sokak kedilerinin bile o kirin pisin içinde tüyleri nasıl da temiz ve parlaktır farkında mısınız acaba? Tuşpa’mızı çok nadir durumlarda yıkamamıza rağmen bembeyaz, yumuşacık pamuk gibidir her zaman. Dakikalarca nasıl özenle temizlenir, onu seyrederken hayran olurum titizliğine, parmak aralarını bile tek tek temizler. Tüy konusunu da en ileri teknolojik özellikleri olan elektrik süpürgesi alarak çözdü. Ayrıca ev ve iş yerinde birkaç tane tüy temizleme rulosu bulundurmakta her zaman işe yarıyor……
Lütfen biraz anlayışlı olun, ben Tuşpa'yı da sizi de çok seviyorum....
Daha önce az samimi olduğum kedisi olan arkadaşlarımla, şimdi çok samimi olduk, gençken sohbetlerimizde bebeklerimizden söz ederken şimdi dakikalarca kedi muhabbeti yapıyoruz kedisever dostlarımla. Ailece uzak mesafeli bir yere tatile giderken Tuşpa’mızı emanet ettiğimiz kedisever komşumuz var, sevgili arkadaşım Nurşen ve özellikle eşine çok teşekkür etmek istiyorum. Tuşpa’mızın yolculuk yaparak yorulup huzuru kaçmadan evimizde onu sevenlerin gözetiminde olması  çok büyük şans şüphesiz……..  


 



Evinde kedisi veya köpeği olanın depresyona girme ihtimali oldukça düşüktür sanırım, girse de antidepresan ilaca ihtiyacı olmaz. Çünkü can dostlarımıza sarılmak, tüylerini okşamak, onların mırıltılarını dinlemek ne stres bırakır insanda ne de sıkıntı. Sunduğu sevginin karşılığını almayan, bunları yapıp ta mutlu olmayan insan var mıdır bu dünyada....
İnsanlar yapı olarak sürekli ve düşük frekanslı seslerle sakinleşmektedir. Yapılan bilimsel çalışmalarla, kedilerin mırıltı ile yaydıkları titreşimin bir yatıştırma işareti olduğu, kedilerin stresi diğer hayvanlara göre üç kat daha hızlı alabildiği, güven, bağlılık, sevgi, şefkat ve vicdan duygusunu artırdığı, kedi mırlamasının 20 ila 50 Hertz arasında düşük frekansta devamlı bir ses olmasından, deriye yakın bulunan sinir uçlarında rahatlatıcı etkisi bulunduğu kedi mırıltısının bir ilaç ve müzik gibi yatıştırıcı etkisinin olduğu kanıtlanmış.


  


Tubişim çok asil, mağrur ve gururludur, hem de tüm kedilerden daha fazla olarak. Koltukları tırmaladığında veya dışarı kaçmaya çalıştığı zaman nadiren de olsa sesimi sert bir şekilde yükselttiğim zaman küser, bir köşeye çekilir ve uzun süre ses vermez.

Bu sevgi insana miyavlamayı öğretiyor resmen, karşılıklı konuşup anlaşabiliyoruz….. Evin içinde nereye gitsem beni takip edip bir köşede sessizce işimi yapmamı seyreder, işe dalıp onunla ilgilenmeyi geciktirirsem “ben buradayım, biraz benimle ilgilen” diye bana mutlaka bir oyun yapıyor. Geceleri kafasını sevmemiz için yanımıza gelir ve ayakucumuzda uyur, benim uykum kaçarsa o da uyuyamaz, ben nereye Tuşpa oraya. Bazen birkaç günlüğüne evden uzak bir yere gidip döndüğümde, beni görünce koşarak yanıma gelip saatlerce sevdirmeden kaçarak bana kapris yapar mutlaka.....

 

 



Artık o bizim evimizin bir ferdi, ben ve küçük oğlum onu çok seviyoruz, öyle çok seviyoruz ki zavallıcık bazen bu abartılı sevgimiz yüzünden bizden kaçıp saklanıyor bir süre. Neyse ki eşim artık korkmuyor, Tuşpa’yı çok seviyor, sadece kucağına alıp sevmekten çekiniyor hala. Büyük oğlum, canım evladım; baktı ki biz çok seviyoruz, eskisi kadar tepki göstermiyor çok şükür….. İstese o da sevecek ama, bir yemin ettim ki dönemem misali…..
Kedi, köpek sevgisini, hayvanlarında sevgiye ihtiyaçlarının olduğunu mahzun bakışlarından hissedebilme duygusunu, dışarıda yaşayanlara yazın su, kışın yemek verdiğinizde hissettiğimiz huzuru dünyadaki tekamül yolculuğumuzun bir aşaması olarak görüyorum. Sevgi duygusunu ve onu hissetmeyi seven bir insan olarak ben bile bu kadar geç kalmışken, Allah olmayanlara da nasip etsin….......
 

2 yorum:

  1. Bak, Edip Cansever ne diyor:

    "Hiçbir şeyin hiçbir şeyliği gibi bir şeydim. İşte ben
    Hiç kimselerin tutmadığı oyunlara giderdim
    Bir kedi ayaklarıma sürtünerekten geçerdi - ki benim yaşamımda
    Her zaman bir kedi bulunur, onu ben
    Bir imza gibi yazılarıma koyarım -"

    Sen de kedini bir imza gibi yazılarına koy öyleyse:)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler Hayal Kahvem,
    beni çok mutlu ettiniz.

    YanıtlaSil

.